MÜSLÜMANLAR HZ.ALİ’NİN NE ZAMANDAN BERİ EMİR-ÜL MÜMİNİN OLARAK ADLANDIRILDIĞINI BİLSELERDİ ONUN FAZİLETLERİNİ İNKAR EDEMEZLERDİ!!!

0
926

Adem peygamber ruh ve ceset arasındayken Allah o zaman hazır bulunanlara şöyle buyurmuştu:“Rabbin Adem oğullarından onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve Rabbiniz değil miyim? dedi,onlar da (Ruh âlemi) Evet şahidiz (Kalü belâ) dediler (Araf: 172).Allah’da onlara şöyle buyurdu : Ben Rabbinizim, Muhammed Peygamberiniz,Ali’de Emirinizdir…
(Hz. Muhammed)
’’Ey Fatıma,ya müjdeler olsun ki Mehdi sendendir’’
Hz. Muhamme
“Durdurun onları,onlar sorguya çekileceklerdir”
(Saffat: 24) Resulullah bu ayet için şöyle buyurdu: “Onlar, Ali bin Ebu Talib’in velayetinden sorguya çekileceklerdir”
(El- (Haskani)
Hz. Muhammed şöyle buyurdu: Ya Ali. Allah seni öyle şeylerle süsledi ki, Allah kulları nezdinde bunlardan daha güzeli yoktur. Sen dünyadan öylesine uzak duruyorsun ki ne dünya senden faydalanabiliyor, ne de sen dünyadan. Miskinlerle yoksulların dostluğunu bağışladı sana.Onlar seni İmam olarak kabul ettiklerinden dolayı pek mutludurlar,ve sen onların bu tutumundan memnun… Ne mutlu seni sevene ve bu sevgide samimi ve sadık olana.Yazıklar olsun sana düşman olup senin aleyhinde yalan söyleyene.
(Tarihçi İbni Esir)
Resulullah şöyle buyurdular: “Ben ilmin şehriyim ve sen onun kapısısın.Ya Ali o şehre kapısının dışında bir yerden girebileceğini sanan kimse, yalancıdır.”
(Esbağ bin Nübâte)
Hz. Ali’den şöyle duydum: “Hiç şüphesiz Resulullah bana, geçmişte olan ve Kıyamet’e kadar olacak helal ve haramdan bin kapı öğretti ki, her kapı bin kapıyı açmaktadır ki toplam bir milyon kapı eder. Hatta ben ölümlerin belaların ve insanlar arasındaki ihtilaflarda nasıl hüküm verileceğinin ilmini biliyorum.”
(Esbağ bin Nübâte)
Resulullah vefat ettiği hastalığı esnasında yanında bulunanlara şöyle buyurdu: “Ey insanlar, ani bir şekilde ruhumu teslim eder, aranızdan ayrılırım, mazuretiniz olmasın diye size bir daha hatırlatıyorum: Aranızda iki halife bırakıyorum. Biri Rabbimin kitabı, öbürü de Ehl-i Beyt’imdir.” Daha sonra Ali’yi elinden tutarak şöyle buyurdu: “Ali Kur’an’ladır, Kur’an da Ali’yledir, ikisi Kevser Havuzu’nun başına varana dek birbirinden asla ayrılmazlar, bunlara karşı nasıl davranacağınızı sizlere soracağım.”
(Hz. Fatima)
Babam, Ali’ye bakıp şöyle buyurdu: “Bu ve yandaşları Cennet’tedir.”
(Hz. Fatima)
Resulullah şöyle buyurdu: “Arşın altında Levh-i Mahfuz’da ‘Emir’ül Müminin Ali bin Ebi Talib’ yazılmıştır.
(Hz. Hasan)
“Biz her şeyi apaçık bir imamda saymışız” (Yasin: 12) ayeti indiğinde Resulullah’a sordular ki: Ey Resullullah, Kuran’ da geçen bu imam Tevrat, İncil, Zebur veya Kuran mıdır? Resulullah: Hayır, dedi. O anda babam (Hz. Ali), Resulullah’ın huzuruna geldi. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: İşte, Allah’ın her şeyin ilmini içinde saydığı imam şudur
(Hz. Hüseyin)
İmam Hüseyin buyurdu ki : “Biz her şeyi apaçık bir imamda saymışız (Yasin: 12)” ayeti indiğinde Ömer ve Ebu Bekir meclislerinden kalkıp Resulullah’a sordular ki : Ey Resullullah, Kuran’ da geçen bu imam Tevrat, İncil, Zebur veya Kuran mıdır? Resulullah : Hayır, dedi. O anda babam (Hz. Ali) Resulullah’ın huzuruna gelir. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu : İşte, Allah’ın her şeyin ilmini içinde saydığı imam şudur.
(Hz. Hüseyin’in oğlu Ebu Cafer)
İmâm Zeyn-ül Âbidin buyurdular, “Resulullah, Ali’ye bir kelime öğretti ki bin kelimeyi açmaktaydı ve o bin kelimenin her birisi ise bin kelimeyi açmakta.”
(Ebû Hamza Sumâlî)
Resulullah’dan şöyle buyurdular: “Benden sonra ümmetimin en çok ilim sahibi olanı, Ali bin Ebî Tâlib’dir.”
(Selmân-i Fârisî)
Resulullah şöyle buyurdu: “Ümmetimin en alimi Ali bin Ebi Talib’dir.”
(Selmân-i Fârisî)
Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Selman, her kim kızım Fatıma’yı severse Cennet’te benimle beraber olacaktır. Her kim onu buğz ederse Cehennem’de olacaktır. Ey Selman, Fatıma’yı sevmek, o seven kişiye yüz durakta faydalı olur. O duraklardan bazıları şunlardır: Mezarda, terazide, Sırat Köprüsü’nde ve Hesap Günü’nde. Kızım Fatıma, kimden razı olursa, ben de o kişiden razı olacağım. Benim ondan razı olduğum kişiden de Allah da razı olacaktır. Kızım kime öfkelenirse ben de o kişiye öfkeleneceğim, benim ondan öfkelendiğim kişi Allah’ın öfkesine maruz olacaktır. Ey Selman, kızıma ve kocası Ali’ye zulmedenlerin vay haline olsun. Kızımın zürriyetine ve onların yolundan gidenlere zulmedenlerin vay haline olsun.”
(Selmân-i Fârisî)
Resulullah şöyle buyurdu: “Bir kul beni sevdiği sevgi ile Ehl-i Beyt’imi de severse ancak iman sahibi olabilir.’’
(Selmân-i Fârisî)
Resulullah şöyle buyurdular: “Sırrımın sahibi Ali bin Ebî Tâlib’dir.”
(Selmân-i Fârisî)
Resulullah’ın huzurlarına gittim. İmam Hüseyin o Hazretin dizlerinin üstündeydi. Resulullah onun ağzından ve gözlerinden öpüyordu ve diyordu. “Sen efendisin ve efendinin oğlusun. Sen İmamsın ve İmamın oğlusun. Sen hüccetsin ve hüccetin oğlusun. Sen soyundan gelecek 9 hüccetin babasısın ve onların 19.su, onların Kaim’i (kıyam edecek ve yeryüzünü adaletle dolduracak olan Mehdi)dir.”
(Selmân-i Fârisî)
Babam Hz. Ali’nin yanında ilk ve son kitabın ilmi vardır.
(Muhammed bin Hanefi: Aktaran Süleyman el-Kunduzi)
Babam Hz. Ali şöyle buyurdu: “Ve aralarında bir müezzin (münadi), Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun diye bağırır” ayetindeki müezzin (münadi) benim.
(Muhammed bin Hanefi)
Ya Ali, Resulüllah’tan işittim. Kızı Fatıma’yı sana verdiği gün, “Kadınların en iyisini, erkeklerin en iyisine verdim” buyurdu.
(Ebu Bekir)
Resulüllah’tan işittim. ‘’Adem’in hilm sıfatını ve Yusuf’un güzel ahlakını görmek isteyen Ali Mürteza’ya baksın’’ buyurdu.
(Ebu Bekir)
Resulüllah’tan işittim. Hayber gazasında ‘’Yarın sancağı öyle bir kimseye veririm ki, Allah’u Teala onu sever. Ben de, onu çok severim” buyurdu.
(Ebu Bekir)
Resulüllah’tan işittim. Hayber gazasında, bayrağı Ali’ye verip ‘Bu bayrak Melik-i Galibin, Ali Bin Ebi Talib’e hediyesidir’ buyurdu.
(Ebu Bekir)
Resulullah şöyle buyurdu: “Ali’den izni olmayan hiç kimse Sırat’tan geçemeyecektir’’
(Ebu Bekir)
Resulüllah buyurdu ki: “Kıyamet günü Ali cennet hayvanlarından birine binmiş olarak gelir. Cenab-ı Hak buyurur ki ‘Ya Muhammed senin baban İbrahim Halil, ne güzel babadır. Senin kardeşin Ali Bin Ebu Talib ne güzel kardeştir.’
(Ebu Bekir)
Resulüllah buyurdu ki: “Ali kıyamet günü benim yanımdadır. Havz ve Kevser yanında, benimledir. Sırat üzerinde benimledir. Cennette, benimledir. Allahü Teala’yı görürken, benimledir.”
(Ebu Bekir)
Resulüllah buyurdu ki: “Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır.”
(Ebu Bekir)
Resulüllah buyurdu ki: “Kıyamet günü Ali bir ata biner, görenler, acaba bu hangi peygamberdir? derler. Allahü Teala, ’’Bu Ali Bin Ebi Talib’dir’’ buyurur.”
(Ebu Bekir)
Resulüllah buyurdu ki: “Allahü Teala, ey Cennet! Senin 4 köşeni, 4 kimse ile gezerim. Biri Peygamberleri üstünü Muhammed’dir. 2. Allah’dan korkanların üstünü Ali’dir. 3. kadınların üstünü Fatımat’üz Zehra’dır. 4. köşesindeki de temizlerin üstünü Hasan ve Hüseyin’dir.”
(Ebu Bekir)
Resulüllah buyurdu ki: “Ben bir ağaca benzerim, Fatıma bunun kökü, Ali gövdesi, Hasan ve Hüseyin meyvesidir’’
(Ebu Bekir)
Ya Resulallah ’’Ben Ali kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem.’’
(Ebu Bekir)
Ya Ali Ben, senin düşmanlarına Kevser havzından su vermem.
(Ebu Bekir)
Resulüllah’a daha yakın sensin.
(Ebu Bekir)
“İçinde Ali’nin olmadığı bir sorunla karşılaşmaktan Allah’a sığınırım”
(Ömer bin Hattab)
Eğer Ali olmasaydı şüphesiz ki rezil rüsva olurdum, Eğer Ali olmasaydı helak olmuştum”
(Ömer bin Hattab)
“Şüphesiz Ali bin Ebu Talib’e 3 özellik verilmiştir. Eğer onlardan birisi bana verilmiş olsaydı, benim için kırmızı tüylü hayvanlardan daha hayırlıydı; o özellikler şunlardır: 1-Peygamber, onu kendi kızıyla evlendirdi., 2- Peygamber, O’nun kapısı dışındaki mescide açılan bütün kapıları kapattı ve O Resulullah ile birlikte mescitte oturdu ve Peygambere mescitte helal olan her şey O’na da helal oldu, 3-Peygamber, Hayber gününde, İslam bayrağını O’na verdi.”
(Ömer bin Hattab)
Resulullah şöyle buyurdu: “Deniz mürekkep olsa, ağaçlar kalem olsa, insanlar katip olsa, cinler de hesap etseler Ali’nin faziletlerini sayamazlardı’’.
(Ömer bin Hattab)
Resulullah şöyle buyurdu: “İnsanlar Ali bin Ebi Talib’in sevgisinde birleşselerdi, Allah Cehennem’i yaratmazdı.”
(Ömer bin Hattab)
“Ali olmasa Ömer helak olurdu’’
(Ömer bin Hattab)
Resulullah şöyle buyurdu: “Şayet yer ve gök ehlinin imanı terazinin bir tarafına konsa, Ali’nin imanı da terazinin öbür tarafına konsa, şüphesiz Ali’nin imanı daha ağır basardı”
(Ömer bin Hattab)
“Resulullah ashabı arasında kardeşlik kurduğunda şöyle buyurdu: ’’Bu Ali, dünyada ve ahirette kardeşimdir. Ehlim içinde halifem ve ümmetim üzerine vasim ve ilmimin varisidir. Kendisi borcumu ödeyendir. Onun malı benim malımdır, ona yaramak bana yaramaktır, ona zarar vermek bana zarar vermektir. Her kim onu severse beni sever ve her kim onu buğz ederse beni buğz etmiştir’’.
(Ömer bin Hattab)
Resulullah şöyle buyurdu: “Allah her peygambere bir Vasi tayin etti, Ali de soyumda, Ehli Beytimde ve ümmetimde benden sonra vasimdir’’
(Ümmü Seleme)
Resulullah şöyle buyurdu: “Ali Kur’an’ladır, Kur’an da Ali’yledir, ikisi havuz başına varana dek birbirinden ayrılmazlar”
(Ümmü Seleme)
Resulullah şöyle buyurdu: “Ali’yi zikretmek ibadettir.”
(Ayşe)
“Resulullah bana ahdetti ki, Ali’ye karşı çıkan kafirdir ve Cehennem’dedir’’. (Ayşe’ye sorarlar) ’’ O zaman sen niye ona karşı çıktın?, (Ayşe) ’’Cemel gününde unutmuştum, Basra’ya gittiğimde hatırladım, Allah’a istiğfar ediyorum.”
(Ayşe)
Babam, sık sık Ali’nin çehresini seyreder, hayranlıkla ona bakardı. Bir gün “Baba, Ali’nin yüzüne neden o kadar bakıyor, onu hayranlıkla seyrediyorsun?” diye sordum “Kızım” dedi “Hz. Resululah’ın, Ali’nin simasını seyretmenin ibadet olduğunu buyurduğunu kendi kulağımla duydum”
(Ayşe)
Resulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Kardeşlerimin en hayırlısı Ali, amcalarımın en hayırlısı Hamza’dır; Ali’yi anıp hazırlamak ve onun hakkında konuşmak bir ibadettir.
(Ayşe)
Her gün, Ensardan birinin büyük çocuğu Resululah’a hizmet ederdi. Sıranın bende olduğu bir gün Ümmü Eymen kızarmış bir tavuk getirerek “Ya Resulullah, bu tavuğu kendim aldım, kendim pişirdim, sizin için.” dedi, bunun üzerine Resulullah elini kaldırıp “Ya Rabbi. Bu yemeği benimle birlikte yemesi için kullarının en sevgili olanını bana gönder” diye dua etti. Hemen ardından kapı çalındı. Resulullah “Enes, git kapıyı aç” buyurdular. Ben “Keşke gelen Ensardan biri olsa…” diye geçirdim içimden. Kapıyı açtım, gelen Ali’ydi, “Peygamberin önemli bir işi var” diyerek onu geri gönderdim, Peygamberin bu duası ve Ali’nin gelişi 3 kez tekrarlandı, 3. defasında Resulullah, “Ey Enes, Git ve onu içeri al! Sen, kavmini seven ilk insan değilsin. Onun senin kavminden olmadığını biliyorum” buyurdu. Mahçubiyetle gidip Ali’yi getirdim, oturup birlikte yemek yediler.
(Enes bin Malik)
Resulullah buyurdu: ’’Sizlerin bana itaat etmenizi Allah farz kıldı ve sizlerin bana karşı asi olmanızı nehy etti. Ben de sizlerin benden sonra Ali’ye itaat etmenizi farz kılıp, ona asi olmanızı sizlere nehy ediyorum. Ali benim vasim ve varisimdir. Kendisi bendendir, ben de ondanım. Onu sevmek imandır ve onu buğz etmek ise küfürdür. Ali’yi seven beni sevmiştir ve onu buğz eden ise beni buğz etmiştir. Ben kimin mevlası ise Ali de onun mevlasıdır, Ben ve Ali bu ümmetin babalarıyız’’.
(İmam Zeynelabidin)
“O kâfirler: “Sen Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber değilsin” diyorlar. De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter, bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)” âyetinin tefsirinde şöyle nakledilmiştir: “Kitap ilminin sahibi Ali’dir’’.
(İmâm Muhammed Bâkır)
“Hz. Ali’ye, Resulullah’ın ilmi hakkında sorduklarında şöyle buyurdu: “Peygamber’in ilmi, bütün Peygamberlerin ilmidir; geçmişte olanların ve Kıyamet gününe kadar olacakların ilmidir. “Sonra şöyle devam etti: “Nefsimi elinde tutana (Allah’a) andolsun ki hiç şüphesiz ben de Peygamber’in bildiğini biliyorum; geçmişte olanların ve benimle kıyamet arasında olup biteceklerin hepsini biliyorum”-
(İmâm Muhammed Bâkır)
“Resulullah, Hz. Ali’ye bin harf öğretmiştir ki, her harf, bin harfi açmaktadır.”
(İmâm Muhammed Bâkır)
Ali bin Ebu Tâlib, Allah’ın Muhammed’e bir hediyesiydi. O bütün vasilerin ve kendinden önceki peygamberler ve Resullerin ilmini miras almıştır.
(İmâm Muhammed Bâkır)
Hz. Ali şöyle buyurdular. “Hiç şüphesiz Resulullah, bana bin kapı öğretmiştir ki, her kapı bin kapıyı açmaktadır.”
(İmâm Muhammed Bâkır)
“O (kitap ilmine sahip olan kimse), Ali bin Ebu Tâlib’dir.
(İmâm Muhammed Bâkır)
‘’Kur’ân’da geçen’Bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)” cümlesinin tefsiri için şöyle buyurdular. “Bu âyet Ali hakkında nazil olmuştur. O, Resulullah’dan sonra bu ümmetin âlimidir.”
(İmâm Muhammed Bâkır)
İmam Muhammed Bakır şöyle buyurdu: “De ki, benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter” (Rad: 43) ayeti Hz. Ali hakkında indi. Kendisi, bu ümmetin alimidir.
(Fudayl bin Yesâr)
Cebrail, cennetten Hz. Muhammed’e 2 tane nar getirdi.
Hz.Ali,Resulullah’la karşılaşıp,narları elinde görünce,’Şu 2 nar nedir elinizde?’ diye sordu; Şöyle buyurdu: ‘Şu gördüğün nübüvvettir ve senin onda nasibin yoktur.Ama ötekisi ilimdir. ‘‘Sonra Allah Resulü onu ikiye böldü ve yarısını Ali’ye verdi, yarısını ise Resulullah’ın kendisi aldı. Ardından şöyle buyurdu: ‘‘Sen onda benim ortağımsın, ben de senin” İmâm Bâkır şöyle devam etti: “Allah’a andolsun ki Resulullah, Allah’ın kendisine öğrettiği her şeyi, bir harfini bile bırakmadan Ali’ye öğretti.” Sonra İmâm Bâkır elini göğsüne koyarak: “Sonra bu ilim bize ulaşmıştır” buyurdu.”
(İmâm Muhammed Bâkır)
“De ki, benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter.”ayeti Hz. Ali hakkında indi. O, bu ümmetin alimidir.
(İmam Muhammed Bakır)
Babam İmâm Muhammed Bakır’dan işittim.”Ali’nin kitabında (insanlar için) ihtiyaç olan her şey yazılıdır; Hatta bir çiziğin, yaralanmanın ve hayvan ısırmanın (diyet-kısas hükümleri)
(İmâm Cafer-i Sâdık)
Ant olsun ki nimetlerden sorulacaksınız” (Tekasür : .Bu ayet içinde geçen “Nimetler’’ Emirül Müminin Ali bin Ebi Talib’in velayetidir”.
(İmâm Cafer-i Sâdık)
Hz. Ali, İbni Abbâs’a şöyle buyurmuştur: “Allah, kuşların dilini bile bize öğretmiştir; Süleyman bin Dâvûd’a öğrettiği gibi. Aynı şekilde karada ve denizde bulunan bütün canlıların dilini de.”
(İmâm Cafer-i Sâdık)
“Resulullah, Ali’ye bir kapı öğretti ki ondan bin kapı açılır.”
(İmâm Cafer-i Sâdık)
Babam İmâm Muhammed Bâkır şöyle buyurdu; “Hiç şüphesiz Peygamber, Ali’ye bin kelime anlatmıştır ki her kelime bin kelimeyi açmaktadır.”
(İmâm Cafer-i Sâdık)
Büyük babalarım Hz. Ali’den aktardılar: “Allah (azze ve celle)’nin kitabından bana sorun. Allah’a andolsun ki Allah’ın kitabından inen her âyetin gece veya gündüz mü, seferde veya hazerde mi indiğini Allah’ın Resülü bana okudu ve onun tevilini bana öğretti.”
(İmâm Cafer-i Sâdık)
Atalarım nakl ettiler. Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Ali, sen benden Şit’in Adem’e olan mertebesinde, Sam’ın Nuh’a olan mertebesinde, İshak’ın İbrahim’e olan mertebesin de ki Allah’ın buyurduğu gibi: ‘İbrahim de bunu oğullarına vasiyyet etti ve Yakup’da’ (Bakara: 132), Harun’un Musa’ya olan mertebesinde ve Şem’un’un İsa’ya olan mertebesindesin, sen de benim vasim ve varisimsin. Sen onlardan daha kıdemli, daha bilgili ve daha anlayışlısın, kalbin onların kalplerinden daha şecaatlidir, sen onlardan daha cömertsin. Sen ümmetimin imamı ve Cennet ve Cehennem’in taksimcisisin. Senin sevginle müminler, kafirler ve münafıklar ayırt edilir”.
(İmâm Cafer-i Sâdık)
Atalarımdan nakl edildi. Resulullah, şöyle buyurdu: “Ey Ali, ben Peygamberlerin sonuncusu olmasaydım, sen Peygamberliğime ortak olurdun. Sen Peygamber değilsin, ama Peygamberin vasisi ve varisisin. Sen vasilerin üstadı ve takva sahiplerinin imamısın”
(İmâm Cafer-i Sâdık)
Atalarımdan nakl edildi. Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Ümmü Seleme, kendin duy ve söyleyeceklerime şahid ol. Bu Ali, dünyada ve ahirette kardeşimdir, kendisi dünyada sancağımı taşıdığı gibi yarın Kıyamet gününde de Liva-i hamdi taşıyacaktır. Bu Ali, vasim, bana lazım olacak şeyleri yerine getirecek ve münafıkları Cennet’teki Kevser Havuzu’mun kenarından kovacak olandır. Ey Ümmü Seleme, bu Ali müslümanların Seyyidi, takva sahiplerinin imamı, elleri ve ayakları temiz olanların önderidir. Kendisi ahdi bozanlara, adaletten sapıp zulmedenlere ve dinden çıkanlara karşı savaşıp onları öldürendir.” Ümmü Seleme dedi ki: “Ey Resulullah, ahdi bozanlar kimlerdir?” Resulullah buyurdu ki: “Onlar, Ali’ye Medine’de beyat edip, Basra’da beyati bozanlardır.” Ümmü Seleme dedi ki: “Ey Resulullah, adaletten sapıp zulmedenler kimlerdir?” Resullah buyurdu ki: “Onlar Ebu Süfyan’ın oğlu ve Şam’daki yardımcılarıdır.” Ümmü Seleme dedi ki: “Ey Resulullah, dinden çıkanlar kimlerdir?” Resulullah buyurdu ki: “Onlar, Nehrivan ashabıdır (Haricilerdir)”
(İmâm Cafer-i Sâdık)
İmam Ali, Resulullah’ın bildiği her şeyi biliyordu. Allah-u Teâlâ’nın Resulü’ne öğrettiği her şeyi Resulullah’da İmam Ali’ye öğretmiştir.
(İmâm Cafer-i Sâdık)
Atalarımın İmam Ali’den nakl ettiklerine göre Resulullah buyurdu : “Fatıma kalbimin sürurudur. Oğulları ise ilmimin semeresidir. Kocası da gözlerimin nurudur. Evladından olan imamlar da, Rabbimin emanı ve gökten yere uzanmış Allah’ın ipidir. Her kim onlara tutunursa kurtulur ve her kim muhalefet ederse aşağılara düşüp helak olur.”
(İmâm Cafer-i Sâdık)
“Resulullah, Ali’ye bir harf öğretti ki bin harfi açmaktaydı ve o bin harften her biri de bin harfi.”
(İmâm Cafer-i Sâdık)
Atalarımın İmam Ali’den nakl ettiklerine göre Resulullah Ashabına şöyle buyurdu. “Allah-u Teala, kardeşim Ali’ye sayılmayacak kadar çok faziletler vermiştir. Kim onun faziletlerinden birini, ona ikrar ettiği halde zikrederse, Allah-u Teala onun geçmişte ve son zamanda işlediği günahlarını bağışlar. Kim onun faziletlerinden birini yazarsa, melekler sürekli olarak o yazıdan bir eser kaldıkça ona mağfiret dilerler. Kim onun faziletlerinden birini dinlerse, Allah Teala, onun işitmek yoluyla işlediği günahlarını bağışlar. Kim onun faziletlerini içeren bir kitaba bakarsa, Allah Teala, onun bakmak yoluyla işlediği günahlarını affeder. Ali bin Ebi Talib’e bakmak ibadet ve onu zikretmek ibadettir, bir kulun imanı ancak onun velayetini kabul edip ve onun düşmanlarından uzaklaşırsa kabul olur”
(İmâm Cafer-i Sâdık)
Atalarımın İmam Ali’den nakl ettiklerine göre Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Ali, sen benim kardeşim, varisim ve vasimsin. Seni seven beni sevmiştir ve seni buğz eden beni buğz etmiştir. Ey Ali, ben ve sen bu ümmetin babalarıyız. Ey Ali, ben ve sen ve evladından olan imamlar dünyada seyyid ve ahirette melikleriz. Her kim bizleri tanırsa Allah’ı tanımıştır ve her kim bizleri inkar ederse Allah’ı inkar etmiştir”.
(İmâm Cafer-i Sâdık)
İmâm Cafer-i Sâdık’ şöyle buyurdular: “Allah, Peygamberi’ne tenzil ve te’vili (Kur’ân’ın zâhirî ve bâtınî manalarını) öğretmiştir. Resulullah da onları Ali’ye öğretmiştir’’
(Ebû-s Sabâh)
İmam Ali şöyle buyurdular: ‘Bana öyle özellikler verilmiştir ki benden önce kimseye verilmemiştir. Ben ölümlerden ve belalardan haberdarım ve insanlar arasındaki ihtilaflarda nasıl hüküm vereceğimi bilirim.
(İmâm Cafer-i Sâdık)
Ali, helal ve haramın sahibiydi (helal ve haram olan her şeyi bilirdi) ve Kur’ân ilmine sahipti. Biz de onun yolundayız.”
(İmâm Cafer-i Sâdık)
“Biz, her şeyi apaçık bir imamda saymışız” (Yasi : 12) ayeti Emir’ül Müminin Hz. Ali hakkında inmiştir.
(İmam Cafer-i Sadık)
Atalarımdan aktarıldığına göre Resulullah şöyle buyurdu: “Ben ilmin hazinesiyim ve Ali onun anahtarıdır; o halde kim hazineyi isterse, anahtara gelsin.
(İmâm Hulki Rızâ)
Atalarımdan aktarıldığına göre Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Ali, ben ilim şehriyim, kapı da sensin. Şehre kapının dışında bir yerden ulaşacağını zanneden yalan söylemiştir.”
(İmâm Hulki Rızâ)
Atalarım, İmâm Hüseyin’den naklettiler: “Emir-ül Mu’minin bize hutbe okuyarak şöyle buyurdu: “Kur’ân’dan bana sorun ki size kimin hakkında ve nerede nâzil olduğunu haber vereyim.”
(İmâm Hulki Rızâ)
Ali’nin sevgisi kalkandır, Cehennem ve Cennet’i bölendir, Mustafa’nın gerçek vasisidir, İnsanların ve cinlerin imamıdır.
(İmam Muhammed İdris Şafii)
“Ali’nin sevgisi ateşten koruyucudur. Ali insanların ve cinlerin imamıdır. Gerçekten de Mustafa’nın vasisidir. Cennet ve Cehennemi bölüştürendir.”
(İmam Muhammed İdris Şafii)
“Ali bin Ebi Talib için var olan ve nakledilen onca faziletler Resulullah’ın ashabından hiç kimse için nakil olmamıştır.”
(İmam Ahmed Hanbel Şeybani)
Benim ve ashabın ilminin, Ali’nin ilmi karşısındaki konumu bir damlanın yedi deniz karşısındaki konumu gibidir.”
(İbn-i Abbas)
Allah’a and olsun ki, ilmin onda dokuzu Ali’ye verilmiştir. Geri kalan onda biri hususunda da Ali insanlarla ortaktır.
(İbn-i Abbas)
Resulullah şöyle buyurdular: “Rabb’imin huzuruna vardığımda, benimle konuştu ve münâcât etti; ben de öğrendiğim her şeyi Ali’ye öğrettim; o, benim ilmimin kapısıdır.”
(İbn-i Abbâs)
Bu ümmetin önde gideni Ali bin Ebi Talib’dir.
(İbn-i Abbâs)
Resulullah şöyle buyurdu ’’Ben, Ali, Hasan, Hüseyin ve Hüseyin’in evladından dokuz (imam) hepimiz temiz ve masumuz’’.
(İbn-i Abbâs)
Resulullah şöyle buyurdular: “Ben ilmin şehriyim ve Ali onun kapısıdır. O halde kim ilim isterse, kapıya gelsin.”
(İbn-i Abbâs)
Allah’a and olsun ki, Resulullah şöyle buyurduğunu duydum: “Ali’ye söven bana sövmüştür, bana söven de Allah’a sövmüştür, Allah’ı söven kişiyi, Allah onu burnu üzere ateşe dökecektir”
(İbn-i Abbâs)
Resulullah şöyle buyurdu: “Adem, tövbesinin kabul edilmesi için Rabbinden bazı kelimeler telakki ettiğinde, Muhammed, Ali, Fatma, Hasan ve Hüseyin hakkı için tövbesinin kabul edilmesini dilemişti.”
(İbn-i Abbâs)
Resulullah şöyle buyurdu: “Ali’yi sevmek ateşin odunu yediği gibi günahları yer.”
İbn-i Abbâs
Resulullah şöyle buyurdu: “Ali’yi sevmek ateşten kurtuluştur”-
(İbn-i Abbâs)
Resulullah şöyle buyurdu: “İnsanlar Ali bin Ebi Talib’in sevgisinde birleşselerdi Allah Cehennem’i yaratmazdı.”
(İbn-i Abbâs)
Resulullah şöyle buyurdu: “İlim 10 kısma bölündü. 9 kısmı Ali’ye verildi. Öbür kısmı da insanlara verildi. Ali, o kısmı da insanlardan daha iyi bilir.
(İbn-i Abbâs)
Resulullah şöyle buyurdu: “Ali, mağfiret kapısıdır, her kim içine geçerse mümin, her kim içinden çıkarsa kafirdir.”
(İbn-i Abbâs)
Hz. Ali buyurdular: “Beni kaybetmeden bana Allah’ın kitabından sorun. Her ayetin nerede indiğini, dağda mı, yumuşak toprakta mı indiğini herkesten iyi bilirim. Bana fitneleri sorun, her fitnenin ne zaman kopacağını ve onda öldürülecekleri bilirim”-
(İbn-i Abbâs)
Resulullah şöyle buyurdu: “Ben ilmin şehriyim ve Ali onun kapısıdır. O halde ilmi isteyen, şehrin kapısına gelsin.”
(İbn-i Abbâs)
Resulullah şöyle buyurdu: “Ey Ali, sen havuzumun ve sancağımın sahibisin ve sen benim kalbimin sevgilisisin. Sen benim vasim, ilmimin varisi ve tüm peygamberlerin ilim yerisin. Sen Allah’ın yeryüzündeki güvendiği ve insanlar üzerinde onun hüccetisin. Sen imanın rüknü ve İslamın direğisin. Sen, zifri karanlığın aydınlığı ve hidayetin nurusun. Sen aşikar, belli olan yol ve dosdoğru olan sıratsın. Sen elleri ve ayakları temiz olan insanların önderi ve müminlerin melikisin. Ben kimin mevlası isem sen de onun mevlasısın. Ben ise her erkek ve kadın müminlerin mevlasıyım. Seni ancak temiz doğumlu bir kişi sever ve ancak kötü doğumlu olan kişi buğz eder. Miraç’ta Allah beni katına aldığında bana şöyle bildirdi: Ey Muhammed, Ali’ye benden selam söyle ve bildir ki, kendisi evliyamın imamı ve bana itaat edenlerin nurudur. Ona bu keramet kutlu olsun.
(İbn-i Abbâs)
Hz. Muhammed buyurdular: “Ey Ali, ben hikmet şehriyim ve sen onun kapısısın; şehre kapının dışında başka bir yerden asla girilmez.
(İbn-i Abbâs)
Resulullah şöyle buyurdu: “Ya Ali! Halk arasındaki misalin, Kur’ân’daki “Kulhuvallahu ehed” suresine benzer; kim onu bir defa okursa, adeta Kur’ân’ın üçte birini okumuştur; kim onu iki defa okursa, adeta Kur’ân’ın üçte ikisini okumuştur; kim onu üç defa okursa, adeta Kur’ân’nın hepsini okumuştur. Ya Ali, sen de böylesin! Kim seni kalbiyle severse, imanın üçte birini elde etmiştir; kim kalbi ve diliyle seni severse imanın üçte ikisini elde etmiştir; kim seni kalbi, dili ve eliyle severse imanın hepsini elde etmiştir. Beni hak olarak peygamber gönderen Allah’a ant olsun ki, eğer yeryüzünün ehli, gök ehli gibi seni sevmiş olsaydı, Allah onlardan bir kişiyi bile ateşle azap etmezdi.”
(İbn-i Abbâs)
“De ki, benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter.” O Ali’dir. Çünkü kendisi tefsirde, tevilde, nesih ve mensuhta alimdir.
(İbni Abbas)
Hz. Ali şöyle buyurdu : Benim Allahın kitabında insanların bilmediği isimlerim vardır. Onlardan biri şudur : “Ve aralarında bir müezzin (münadi), Allahın laneti yalancıların üzerine olsun diye bağırır.” Onlar (yalancılar) velayetimde yalanlama yapanlar ve hakkımı hafife alanlardır.
(Ebu Salih)
Resulullah şöyle buyurdular: “Ey Ali, ben ilmin şehriyim ve sen onun kapısısın; şehre ancak kapısından gelinir. Beni sevdiğini zannedip de sana buğz eden kimse, yalancıdır. Zira hiç şüphesiz sen bendensin, ben de senden. Senin etin, benim etimdir; senin kanın benim kanımdır ve senin ruhun, benim ruhumdandır…”
(İbn Abbâs’tan aktaran Said bin Cübeyr)
Resulullah şöyle buyurdu: “Ali’nin kapısı müstesna, mescide açılan tüm kapıları kapatınız”
(Aktaranlar : 1- Zeyd bin Erkam, 2 – İbn-i Abbas, 3- Cabir bin Abdullah, 4- Cabir bin Semra)
“Ben Peygamber’in yanındaydım; Ali hakkında sorulunca, şöyle buyurdu: “Hikmet on parçaya bölünmüştür; bunlardan dokuz kısmı Ali’ye, bir kısmı ise (diğer) insanlara verilmiştir.”
(İbni Abbas)
‘’Ali hakkında 300 ayet indi’’.
(İbni Abbas)
Allahın kitabında Ali hakkında indiği kadar hiç kimse hakkında (ayet) inmemiştir.
(İbni Abbas)
Resulullah Miraca çıktığında Allahu Teala onunla birlikte peygamberleri bir araya topladı ve şöyle buyurdu : “Ey Muhammed, Senden önceki peygamberlere sor, ne üzere gönderildiniz?” Peygamber efendimiz sorunca dediler ki: Biz, Lâ ilâhe illallâh şehadeti, senin peygamberliğinin ikrarı ve Ali bin Ebi Talib’ in velayeti üzerine gönderildik.
(İbn-i Abdül Birr)
“Ebu Eyub’il Ansari’ye varıp ona dedik ki: Ey Ebu Eyyub, şanı yüce olan Allah, Peygamberin devesini yöneltip senin evinin önünde durmasıyla seni kerametli kıldı. Resulullah da senin evinde kalıp, seni çok faziletlerle yüceltti. Biz haber aldık ki, sen Ali aleyhisselam ile La ilahe illalah ehline karşı savaşmışsın’’. Ebu Eyyub bize dedi ki: ‚’’Allah’a yemin ederim ki, şimdi sizlerin bulunduğunuz bu evimde Resulullah mevcut idi. Benden ve Resulullah’tan başka, Resulullah’ın hizmetçisi Enes bin Malik ve Resulullah’ın sağında İmam Ali vardı. Bizler içerdeyken kapı vuruldu. Resulullah buyurdu ki: ’’Ey Enes, kapıyı aç bak kim geldi’’. Enes kapıyı açıp Ammar’ın geldiğini söyledi. Resulullah buyurdu ki: ’’Tayyib, mutayyib olan Ammar’a kapıyı aç içeri gelsin dedi. Ve Ammar’a hitaben şöyle buyurdu: ’’Ey Ammar, ümmetimin içinde felaketler ortaya çıkacak ve kılıçlar araya geçecek. Ümmetim birbirini vurup öldürecek, işte o durumu görürsen sağımda duranı (İmam Ali’yi) takip et. İnsanların hepsi bir vadiye geçse, Ali ise başka bir vadiye geçse, Ali’nin geçtiği vadiye geç ve insanları bırak. Ey Ammar, Ali seni hiçbir zaman hidayetten çıkarmaz ve seni hiçbir zaman sapıklığa sürüklemez. Ey Ammar, Ali’ye itaat bana itaattir, bana itaat ise Allah’a itaat etmektir.”
(Aktaranlar Alkame bin Kays ve Esved bin Berid)
Resulullah’ın, İmam Ali hakkında buyurduğu birtakım özellikler duydum ki, onlardan bir tanesi bir şahısta olsaydı, ona fazilet ve şeref olarak yeterliydi Onun bu buyruğu Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır.”
Bu buyruğu: “Ali benden Harun’un Musa’ya olan konumundadır.”
Bu buyruğu: “Ali benden, ben de ondanım.”
Bu buyruğu: “Ali benden, nefsim gibidir. Ona olan itaat bana itaattir, ona karşı asi olmak bana karşı asi olmaktır.”
Bu buyruğu: “Ali’nin savaşı Allah’ın savaşıdır. Ali’nin barışı Allah’ın barışıdır.”
Bu buyruğu: “Ali’nin dostu Allah’ın dostudur. Ali’nin düşmanı Allah’ın düşmanıdır.”
Bu buyruğu: “Ali, Allah’ın yaratıklarına olan hüccetidir.”
Bu buyruğu: “Ali’yi sevmek iman, onu buğz etmek küfürdür.”
Bu buyruğu: “Ali’nin tarafı Allah’ın tarafıdır, Ali’nin düşmanlarının tarafı da Şeytan’ın tarafıdır.” Bu buyruğu: “Ali hakladır, hak da Ali’yledir. İkisi birbirinden ayrılmazlar.”
Bu buyruğu:
Ali Cennet ve Cehennem’in bölüştürücüsüdür.”
• Bu buyruğu: “Ali’den ayrılan benden ayrılmıştır, benden ayrılan da Allah’tan ayrılmıştır.”
• Bu buyruğu: “Ali’nin yandaşları Kıyamet Günü’nde kurtulmuş olanlardır.”
(Cabir bin Abdullah el-Ansari)
İnsanlar arasında Ali; mahsus (duyu) gerçekler arasındaki makul (akılla derk edilen) gerçek gibidir.
(Filozof ve Tabip İbn-i Sina)
Abdullah bin Abbas şöyle dedi: “Resulullah’ın ilmi Allah’tandır. Benim ilmim Ali’dendir. Benim ve tüm sahabenin ilmi, Ali’nin ilmi yanında ancak yedi denizden bir damla kadardır.
(El-Kelbi)
Resulullah’a sordular ki: Mirac gecesinde Allah seninle kimin lugatı ile muhatap oldu? Resulullah buyurdu ki: Allah, Ali bin Ebi Talib’in lugatı ile bana muhatap oldu ve bana ilham edip ona sordum ki: Ey Rab, sen mi bana muhatap oluyorsun yoksa Ali mi?. Allah bana buyurdu ki: Ey Ahmed, ben eşyalar gibi bir şey değilim, insanlar ile kıyas edilemem ve eşyalar ile vasıflanamam. Seni nurumdan yarattım ve senin nurundan Ali’yi yarattım. Kalbinin içine baktım, kalbinde Ali bin Ebi Talib’den daha sevgili olanı görmedim ve böylece kalbin mütmain olsun diye onun lugatı ile sana muhatap oldum.
(İbn-i Ömer)
“Şüphesiz ki Kur’an yedi harf üzere nazil olmuştur. Her harfin bir zahiri ve bir de batını vardır. Kur’an’ın zahir ve batın ilmi Ali’nin yanındadır.
(Abdullah bin Mesud)
“Ali, Peygamber’den sonra insanların en bilginidir. Onu sürekli akan bir deniz gibi gördüm.
(Abdullah bin Mesud)
“Bilmediklerinizi Zikir Ehli’ ne sorunuz” ayeti indiğinde Hz. Ali şöyle buyurdu : “Zikir Ehli biziz.”
(Cabir el-Cufi)
“Bilmediklerinizi Zikir Ehli’ ne sorunuz” ayeti hakkında İmam Ali’ye sordum. Buyurdu ki: “Vallahi Zikir ehli biziz, ilim ehli biziz, te’vilin ve tenzilin madeni biziz.
(Haris el-Hamadani)
Resulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum: ‘Ben ilmin kentiyim, Ali de kapısıdır, ilim isteyen kapıdan gelsin’ ”
(Haris el-Hamadani)
“Allah-u Teala’nın iradesi alemleri yaratmak isteyince iradesinden bir hakikat vücuda geldi. Arifler bu hakikate “toz, filozoflar ise “heyula” (madde) demişlerdir. Bu hakikat salt kuvve ve kabiliyet idi. Alemde olan her şey o hakikatte kendi kuvvet ve kabiliyeti esasınca vücut bulmuştur. Tıpkı içinde bir ışık bulunan ev gibidir. Evin her köşesi o ışığa yakınlığı ölçüsünde aydınlanmıştır. O hakikatte vücut bulmada “Akıl” olarak adlandırılan Muhammed’in hakikati dışında hiçbir şey Allah’a daha yakın değildir. O halde Muhammed bütün alemin efendisi ve vücut aleminde ilk zuhur eden hakikattir. Onun vücudu ilahi nurdan, “toz”dan ve tümel hakikatten kaynaklanmıştır. Bu tozla Muhammed’in zatı vücuda gelmiş ve alemin dış gerçeği ondan tecelli etmiþtir. Peygamber’e en yakın olan kimse ise Ali bin Ebi Talib’dir. Ali alem ve cihanın imamıdır ve bütün peygamberlerin esrarıdır.”
(Şeyh-i Ekber Muhyiddin bin Arabi)
Hz. Ali şöyle buyurdu: “Kuran dört çeyrek indi: Bir çeyrek bizim hakkımızda, bir çeyrek düşmanlarımız hakkında, bir çeyrek sünen ve örnekler, bir çeyrek de farzlar ve hükümler hakkında inmiştir.”
(Asbağ bin Nebate)
Kuranın çeyreği Ehl-i Beyt’i kapsamaktadır. Hz. Ali de Ehl-i Beyt’ in reisi konumundadır. Yalnız Hz. Ali için özel olarak inen ayetler üç yüzün üstündedir.
(Asbağ bin Nebate)
Ali herkesten bilgindi. Güçlü bir ön sezisi vardı. Sürekli Resulullah ile birlikteydi. Herkesten fazla ihsan sahibiydi. Peygamberden sonra insanların en takvalısı, ibadet edeni ve alimi idi. İmanı herkesten önce sözü herkesten fasih görüşü herkesten sağlamdı. Allah’ın kitabını koruma ve hükümleri icra etme hususunda herkesten daha dikkatli idi. Ona dost ve yardımcı olmak farzdır. O rütbe açısından önceki peygamberlerle eşittir. O bilginlerin ilmini kendisine isnad ettiği coşkun bir kaynaktı.”
(Filozof ve Matematikçi Hacı Nasiruddin Tusi)
Her kim dinde Ali bin Ebi Talib’i önder kabul ederse şüphesiz kurtuluşa erer. Zira Peygamber de, “Allah’ım Ali nerede olursa olsun hakkı vücudunun etrafında döndür.” buyurmuştur.
(Yazar, Bilge Fahr-u Razi)
“Ben Nehc’ül-Belağa’yı sadece Hz. Ali’nin söz ve belagattaki makamını göstermek için bir araya topladım. Hz. Ali sayısız üstünlüklere ve iyiliklere sahiptir. Onların tümü de kemal derecesine ulaşmıştır. Kendilerinden hikmetli sözler nakil edilen önceki büyük insanların hepsinden bu konuda öne geçmiştir.”
(Hz. Ali’nin sözlerini Nehc’ül-Belağa’da toplayan Şerif Razi)
“İnsanlardan müstağni oluşu ve herkesin ona muhtaç olması, onun herkesin imamı olduğunun en açık delilidir”.
(A’ruz ilmi kurucusu ve lügat yazarı Halil bin Ahmet Ferahidi)
Resulullah, Hz. Ali’ye fazla şöyle buyurdu: Ey Ali, sen ve senden sonraki vasiler Cennet ve Cehennem arasındaki Araf’sınız. Cennete, sizi tanıyıp, sizin de kendisini tanıdığı kimseden başka kimse geçmeyecek. Cehenneme de sizi inkar eden ve sizin de kendisini inkar ettiği kimseden başka geçmeyecektir.
(Selman-ı Farisi)
Hz. Ali’nin yanındaydım, İbn’ il Keva onun yanına geldi ve ona “Araf üzerinde onları yüzlerinden tanıyan adamlar vardır.” (Araf : 46) ayeti hakkında sordu. Hz. Ali ona şöyle buyurdu: Ey İbn’ il Keva, Kıyamet gününde Cennet ve Cehennem arasında duracaklar biziz. Bizi seveni yüzünden tanıyıp onu Cennete geçireceğiz, bizi buğzedeni de yüzünden tanıyacağız ve Cehenneme geçecek.
(Asbağ bin Nebate)
Resulullah şöyle buyurdular. “Size; benden sonra sapmamanız için kime sarılmanızı söyleyeyim mi? Ensar ‘’Evet’’ deyince şöyle buyurdular. Ali’ye sarılın! Bana gösterdiğiniz sevgi ve saygıyı ona da gösterin, Rabbim, Cebrail vasıtasıyla bunu sizlere böylece duyurmamı emretti.
(Ebu Naim)
“De ki, benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter” Ayeti hakkında sordum. Resulullah: ‘‘O tanık Ali bin Ebi Talib’dir‘‘ dediler.
(Abdullah bin Selem)
“De ki, benimle sizin aranızda tanık olarak Allah ve yanında kitabın ilmi bulunan yeter” (Ra’d: 43)” Ayeti Hz. Ali hakkında indi.
(Selman-ı Farisi)
Hz.Ali,Hendek gününde Amr bin Abduved’i öldürdüğünde Allahu Teala şu ayeti indirdi: “Allah müminlere kifayet etti”
(Ahzap: 25)
(Abdullah bin Mesud)
Ali’nin 4 dirhemi vardı, birini gece, birini gündüz, birini gizli, birini de açık olarak nafaka verdi. Sonra şu ayeti şerife indi: “Mallarını gece, gündüz, gizli ve açıkta harcayanlar yok mu, onların ödülleri Rableri yanındadır, onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar” (Bakara: 274)
(İbn-i Abbas)
Ve külle şey’ in ahsaynâhu fi imamin mubin” (Nahl: 43); Bilmediklerinizi Zikir ehline sorunuz. (dedi ki‚ ’’Hz. Ali dedi ki: Zikir ehli biziz’’
(Cabir el Cufi)
İmam Cafer-i Sadık’a, Allah’ın bu buyruğu: “Onlar birbirlerine neyi soruyorlar, o büyük haberi mi, onda ihtilafa düşmüşlerdir.” (Nebe : 1,2 ve 3) Ve bu buyruğu: “Velayet hak olan Allaha mahsustur.” (Kehf : 44) hakkında sordum. Buyurdu ki: ’’Emir’ül Müminin Hz. Ali’nin velayetidir. Kendisi şöyle diyordu: Allah’ın benden daha büyük bir haberi ve daha büyük bir ayeti yoktur.”
(Abdurrahman bin Kesir)
“O öyle bir yiğitti ki Hıristiyanların Mesih hakkında söyledikleri dışında makamını büyük saymak hususunda istediğini söyle. Hz. Ali, Peygamberin Gadir-i Hum günü Allah’ın emriyle kendisini insanlara önder tayin ettiği ve bunu açıkça ilan ettiği kimsedir. O yaratıkların en değerlisi ve insanların en yücesiydi. Soy açısından Kureyş’in eteğinde büyüyen en temiz çocuktu.O Nuh gemisinin sırrı, Kelimullah olan Musa’nın ateş ışığı ve Süleyman’ın saltanatının gizemi idi.”
(Fen bilgini Şeyh Bahauddin Amili)
“Sen ancak ve ancak bir uyarıcı-korkutucusun ve her kavmin bir hidayete eriştiricisi vardır” (Rad: 7), Hz. Ali, bu ayet için şöyle buyurdu: “Uyarıcı-korkutucu Resulullah’dır, hidayete eriştiren de benim.”
(El-Hakim Nişaburi)
Ben, düşmanlarının kin ve haset yüzünden faziletlerini inkar ettiği, dostlarının korkudan faziletlerini gizlediği kimse hakkında ne diyeyim? Buna rağmen faziletleri doğu ve batıyı kaplamış, her yere yayılmıştır.
(Yazar, Bilge Zemahşeri)
Yüce alem ve melekut iklimi senin mukaddes bedenine mezar olan temiz topraklardır. Eğer sonradan var olma eserleri vücudunda aşikar olmasaydı senin bedenlere ruh veren ve canlıların canını alan kimse olduğunu söylerdim. Eğer doğal ölüm etkenleri vücudunda etkili olmasaydı herkese rızık verenin sen olduğunu söylerdim. Az veya çok istediğini bağışlayan sensin. Ben şunu anladım ki; din bayrağını göklerde dalgalandırmak ve yeryüzüne adaleti hakim kılmak için oğlun Mehdi gelmelidir ve ben, yeryüzünde mutlak adaletin hakim olacağı günü arzuluyorum.
(Tarihçi, filozof İbn-i Ebi’l-Hadid Mutezili)
Her kim dinde Ali bin Ebu Talib’i önder kabul ederse şüphesiz kurtuluşa erer. Zira Peygamber de, “Allah’ım Ali nerede olursa olsun hakkı vücudunun etrafında döndür” buyurmuştur.
(Yazar Fahr-u Razi)
Nehc’ul Belağa’nın bazı cümlelerini dikkatle okuduğumda, gözümde canlanan sahneler belagat ve söz gücünün zaferi için canlı birer şahit gibiydiler. Kalpler, hakikatler deliliyle karışınca ve söz orduları güçlenip sağlamlaşınca, öylesine bir batılı bozguna uğratıp hakka yardım etmek için ayağa kalkmaktadır ki, her türlü şek ve batılı yok etmektedir. Bu zafer bayrağını dalgalandıran savaş meydanlarının kahramanı ise Müminlerin Emiri Ali bin Ebu Talib idi. Ben, bu kitabı incelerken, bir bölümden başka bir bölüme geçerken adeta söz perdelerinin değiştiğini, öğüt ve hikmet dershanelerinin başkalaştığını hissediyordum. Bazen de kendimi, manaların yüce ruhunun nurlu ifade süsüyle bayındır kıldığı bir alemde buluyordum. Bu yüce anlamlar kendilerine kurtuluş ilham etmek ve kendilerini yüce hedeflerine ulaştırmak için temiz ruhlarda ve aydın kalplerde ifade bulmaktadır. Onları hatalardan uzaklaştırmakta fazilet ve kemalin güçlü kavşağına sevk etmektedir. Bazen de, cisimlerle hiçbir benzerliği olmayan nurani bir aklın uluhiyet aleminden koptuğunu, insani ruhla birleştiğini, onu tabiat perdeleri arasından çekip çıkardığını, yüce melekut aleminin zirvesine çıkarttığını ve yaratılışın nurlu ışığının şuhud makamına yücelttiğini hissediyordum.
(Mısır fikir hareketinin öncülerinden bilgin Şeyh Muhammed Abduh)
Ali’nin vücudunda diğer halifelerde olmayan bir takım sıfatlar bir araya gelmiştir. Yüce bir bilgisi, büyük bir cesareti ve parlak bir fesahati vardı. Bu sıfatları ahlaki güzellikler ve zati erdemleriyle iç içeydi. Bunların tümü kamil insanlar dışında hiç kimsede bir araya gelemez. Hz. Ali’nin dünyadan yüz çeviren, Peygamberin ensarından geri kalmayan ve Ali’yi bedenlerine hayat veren tatlı canlarından daha çok seven bir çok dostları vardı.
(Mısır’lı yazar, bilgin Muhammed Ferit Vecdi)
İnsan ruhunun her bir köşesi, Ali bin Ebu Talib’in hayatıyla sürekli bir ilişki halindedir. Zira bütün büyük ve kahraman insanların hayatları arasından, insanlık alemini her yerde açık bir ifadeyle muhatap karar kılan ve insan ruhunda tarih boyunca mümkün olan tüm güçlü muhabbetleri, düşünceleri ve ibret tablolarını canlandıran yegane hayat tarzı, onun tarih sayfalarında yazılıdır. Ali bin Ebi Talib’in hayatı ateşli duygular ve endişeli hislerle dolu, aynı zamanda sevgi ve saygıya yönelen bir hayattır. O, hem şehit ve hem de şehitlerin babasıdır. Ali ve evlatlarının tarihini, şahadet ve zafer meydanlarının uzun silsilesi teşkil etmektedir ve hakkı arayanlar için birbiri ardınca tecelli etmektedir. Bazen yüzünde yaşlılık vakarı okunan ve korkusuz kılıçlarıyla celallenen bir yaşlının yüzünde ve bazen de, zamanın kendilerine acele davrandığı ve henüz gençlik baharındayken hayattan alıp kopardığı gençlerin çehresinde tecelli etmiştir. Öyle ki, azık ve sudan mahrum kalmışlar, susuz dudaklarıyla ölüm çeşmesine koşmuşlardır. Şahadetlerinin ateşinden tabiat alemi kan rengine bürünmüştür.
(Mısır’lı alim Abbas Mahmud Ukkad)
Ben sürekli ahlak, ilahi ihsanlar ve insanın şahsiyetini oluşturan etkenleri insani azameti tanıma ölçüsü olarak almışımdır. Bu yüzden Muhammed’den sonra Peygamberin evlatlarının babası olan Ali bin Ebi Talib dışında hiç kimseyi onun yerine geçecek liyakat ve ehliyette görmedim. Ben bu konuşmamda Şia’yı savunmak istemiyorum. Bu tarihin de tanıklık ettiği apaçık bir gerçektir. İmam Ali kıyamete kadar artık annelerin bir benzerini doğuramayacağı bir şahsiyettir. Hidayet talipleri haber ve söz peşine düşünce her sözünde kendilerinde bir nur veren yegane kimse Ali’dir. Evet O, beşeriyet kalıbına dökülen kemal abidesidir.
(İskenderiye Üniversitesi Hocalarından yazar Abdulfettah Abdulmaksud)
Tarih boyunca iki şehidin, Ali ve çocuklarının kanından iki şahid baki kalmıştır: Göğsü karanlık gecelerinin sonunda doğuyu yaran bir fecir ve doğunun ufuk gruplarını kana bulayan kırmızı şafak. Bu iki kan rolü sürekli tarihin gömleğinde baki kalacaktır. Mahşerde Allah’ın huzuruna varıp mazlumiyet elini uzatana kadar da varolacaktır.
(Arap şair ve Filozofu Ebu’l Ala Muarra)
Acaba Ali Peygamberin damadı, halifesi ve amcasının oğlu değil miydi?, Acaba Ali takvalı ve adaletli ve alim değil miydi?, Acaba O, yiğitlik ve gayretiyle İslam ve Müslümanlara izzet veren ihlaslı ve gayyur kimse değil miydi?
(Mısırlı tarihçi, yazar Corci Zeydan)
“Milletlerin adet ve geleneği hakkındaki risalesinde, Hz. Ali’in hilafetini müstened kabul etmiş, İslam Peygamberinin vasiyet ettiğine inanmış ve hatta kağıt kalem isteyerek Ali’i yazılı olarak hilafet makamına tayin etmek istediğini yazarak işlemiştir. Volter bu vasiyetin yazılmamasından dolayı üzülmekte ve şöyle demektedir: ‘’Peygamberin son iradesi uygulamaya geçmedi. Zira o Ali’yi kendi yerine halife tayin etmişti. Ama buna rağmen vefatından sonra da bir grup Ebu Bekir’i halife seçtiler.’
(18. YY. Fransız yazar ve filozof François Marie Arouet –Volter/ Voltaire)
Konu Ali’ye gelince, onu sadece sevebilir ve aşık olabiliriz. Zira o, değerli bir yiğit ve nefsi yüce bir insandı. Vicdanının kaynağından sevgi ve iyilik seli akmaktaydı. Kalbinden güçlülük ve yiğitlik alevleri yükselmekteydi. Aslanlardan daha cesurdu ama,bu cesareti merhamet, kalp yumuşaklığı ve sevgiyle karışıktı. Küfe’de kalleşçe öldürülmesine sebep olan tek şey şiddetli adaletiydi. O, herkesi kendisi gibi adil biliyordu. Katili hakkında konuşulunca da bizzat şöyle demişti: Eğer hayatta kalırsam kendim bilirim, ama ölürsem iş size kalmış. İsterseniz kısas edin. Darbesine karşılık ona sadece bir darbe vurun, ama eğer affederseniz bu takvaya daha yakındır.
(İngiliz yazar ve filozof Thomas Karlayl)
Hz. Ali pazarlarda yürüyor, insanları takvaya davet ediyordu. İnsanlara ahireti hatırlatıyor, pazar ehlinin alışverişini kontrol ediyordu. O, kendisine gurur veren her şeyden sakınırdı. Kendisine bir şey almak isteyince kendisini tanımayan birini arar bulurdu. Çünkü satıcının kendisini tanıyıp indirim yapmasını hoş görmezdi. Hz. Ali, toplum ve halkın hakkını eda etme dışında asla kendinden hoşnut ve razı olmazdı. Yani, halk için namazı ikame etmiş davranışlarıyla insanları eğitmiş, geceleri fakirlere yiyecek dağıtmış ve muhtaçları bir şey dilemekten kurtarmıştı. Bütün bunlardan sonra gece yarısı Allah ile halvet ediyor, namaz kılıyor, tüm vücuduyla ibadet ediyordu. Ali gece gündüz bir an olsun Allah’tan gaflet etmemiştir. Tek başına kalınca da halk içinde olunca da toplumu idare edince de hep Allah’ı hatırlamıştır. O insanları sürekli dini hususlarda kendisine sorular sormaya teşvik ediyordu. Ali insanlara amel ve davranışlarıyla öğüt veriyordu. Evet o hem insanların imamıydı ve hem de öğretmeni
(Mısırlı yazar ve bilgin Dr. Taha Hüseyin)
Hz. Ali’nin şöyle buyurmuşlar: “İnen her âyetin kimin hakkında indiğini, nerede indiğini ve kime indiğini biliyorum. Rabb’im, bana düşünen bir kalp ve fasih bir dil bahşetmiştir.”
(Süleymân-ül A’meş)
Resulullah, vefatıyla sonuçlanan hastalığında Hz. Ali’ye şöyle buyurdu: “Ya Ali, bu Allah’ın kitabıdır; onu al.” Ali’ de onu bir elbisenin içerisinde topladı ve evine gitti. Resulullah vefat ettikten sonra Hz. Ali oturup onu Allah’ın indirdiği şekilde düzenledi. O, Kur’ân’a alim birisiydi.”
(Ebû Râfi)
“İmâm Cafer-i Sâdık’a sordum. “De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter, bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)” âyetindeki “yanında kitap ilmi bulunan” kimse hakkında “Acaba o, Ali bin Ebî Tâlib midir?” diye sorduğumda, “O’ndan başka kim olabilir ki?” diye cevap verdi.
(Ebû Basîr)
Resulullah şöyle buyurdular: “Ali, benim ilmimin kapısı ve ümmetime açıklayandır…’’
(Ebûzer-i Gıfârî)
‘’Resulullah şöyle buyurdular: “Ben ilim şehriyim ve Ali onun kapısıdır. O halde kim ilim istiyorsa, onu Ali’den alsın.”
(Hamza bin Ebî Said-i Hudrî)
Resulullah şöyle buyurdular: “Ben hikmet şehriyim ve Ali de onun kapısıdır. O halde kim şehre (girmeyi) istiyorsa, onun kapısına gelsin.”
(Câbir bin Abdullah-i Ensâri)
Ali bin Ebî Tâlib, Kûfe‘de şöyle buyurdu: “Ey insanlar, sorun bana, beni kaybetmeden; zira benim sinemde yüklü bir ilim vardır!”
(Ümery bin Abdullah)
“Biz seni onlardan alıp götürsek de yine onlardan intikam alırız” (Zuhruf: 41) ayeti indiği zaman Resulullah şöyle buyurdu: Bu ayet Ali bin Ebi Talib hakkında indi. Kendisi benden sonra ahdi bozanlardan, adaletten sapıp zulmedenlerden ve dinden çıkanlardan intikam alacaktır.
(Süleyman el- Kunduzi)
“Hiçbir savaşta kimseden korkmadım ve çekinmedim. Ancak Ali’nin karşısına çıkınca onun şiddet ve vahşetinden kendimi kaybeder gibi oluyordum. Onun reşâdeti ve savaşlardaki babayiğitliği herkesi hayret ve taaccüpte bırakıyordu”
(Zübeyr bin Avm)
“Hz.Ali’nin şalvarı sert idi, gömleği de kıldan idi. Halbuki Şam’dan gayri bütün Müslüman toprakları onun elindeydi.”
(İbn-i Cevzi)
“Bütün İslâm ilimleri Ali’den çıkıyor.”
(İbn-i Ebil Hadit ve İbn-i Meysem)
Gelin size Ali’nin insanî erdem ve faziletlerini birer birer sayıp anlatayım!”
(Meysem-i Temmar)
(Beyyine: 7) ayetini açıklarken Resulü Ekrem efendimizin yanında oturduğumuz sırada Ali’nin bize doğru geldiğini gördük. Peygamber efendimiz; “Canımı elinde tutan Rabbime andolsun ki şu Ali ve ona uyanlar kıyamet günü kurtuluşa erenlerdendir!” buyurdular.
(Celaleddin Siyuti)
‘’Ömer’in tesiriyle Ebubekir’e biat olundu. Görülüyorki Halifenin intihabında temeyulatı umumiyenin tabii temerküzünden ziyade şahsi tesir tesbit edilmiştir’ ‘En nihayet hilesinde muvaffak olan saf ve nezih olanı mağlup edip ve evlat ve ayalını mahvu perişan eyledi ve bu suretle Hilafet ünvanını altındaki imareti İslamiyeyi yine Hilafet ünvanı altında Saltanatı İslamiye’ye tahrif etti ‘’
(Mustafa Kemal Atatürk /T.B.M.M Kürsüsünde söylemiştir)
‘Saltanatı Emeviye baştan nihayete kadar hunin (kanlı katil) ve elim vakayı ile ancak 90 seneyi doldurabilmiştir’ (Mustafa Kemal Atatürk /T.B.M.M Kürsüsünde söylemiştir)