SEYYİD VE ŞERİF NEDİR KİMLERE DENİLİR!!!

0
546

ŞERİF NEDİR; Emir vezninde olan şerafeden vasıf ve yüksek bir dağ ve suya isim olan bu kelime şimdiki zaman için şerefli olan demektir.Şeref,
yücelik,yükseklik,
ululuk demektir.Şerif olmak için şerefli ata ve dedelere sahip olmak gerekir.Haset kiymet-i zatiye neseb ise
asıl ve nesilden alınan değer bir kıymettir.Şerif,kadınlar için şerife şeklinde kullanılır.Eşraf daha çok Osmanlılar’da soyunda
asalet olanlar,şürefa şekli ise Hz. Peygamberin soyunda olanlar için kullanılmıştır.İslam öncesi döneminde şerif ünvanı,kabenin
çok muteber on vazifesini yapan on kişi için ünvandı. İslamiyet devrinde ise şerif olmaya en çok liyakati olan haseb ve neseb
bakımından şerefli olan Hz. Peygamber idi.Sadr-ı Evvelde bu tabir talibiler için kullanılıyordu. Sonradan iyice şümullenmiş,
abbasileride içine almıştır.Şerif ünvanında hususi bir mana kast edilmezse,Seyyidle müteradif olur,tefrik kasdı ile kullanıldığı
takdirde Hz.Hasan soyunda olanlara Haseni ünvanidır.
Abbasi sonrası devirde Osmanlılar’da da dahil seyyid ya da şerif denilince neseben Hüseyni ve Haseni olanlar hatırlanır.İslam Peygamberinin
(s.a.v.) adı geçen iki Torunundan türeyen nesline /evlatlarına sülale-i Tahira”da ve nesli pakta denilmiştir.Osmanlı kanunnamelerinde “Şürefa” olanlarla
ilgili hükümlere de rastlanır.

EHLİ BEYT ÂLİ BEYT VE ZU’L-KURBA TERKİBLERİ:

Kişiye nispet edilen ehl kelimesi o kişinin aşireti ve akrabasını ehl-i beyt şeklinde hanesi sakinlerini,ehlü racül şeklinde
hanımını ve bir yere nisbet edilince ehl-i Küfe gibi orada oturanları ifade
eder.Aslında ehl-i beyt bir meskenin; mecazen ise bir nesebin cem eylediklerinde isti’mal olunur. Sonraları Hz.
Peygamber (s.a.v.)’ in soyu için kullanılır oldu. Ezvac-ı mutahhare kızları Hz.Ali Hz.Fatıma,ve zürriyetini ifade eder.Ehl kelimesi
Kur-an-ı Kerimde de Kitab,İncil,Kura, Medine,Beyt, Karye,Medyen,yesribtakva gibi kelimelere muzzaf olarak elli kadar yerde
kullanılır.Alur-racul o kimsenin ehli,iyali,etbatı ve yardımcıları manasına gelir.
Aslı ehl’dir.Ha’nın hemze’ye tebdilinden
sonra al şeklinde girmiştir.
Bu kelime Ali Muhammet şeklinde Rasullulaha yakınlığı ve kendilerine sadaka haram olanları ifade eder. Al kelimesi çokça insan adlarına izafetle Kur’an’da yer alır.Al şan
şöhret erbabına muzaf olur.Büşra vezninde nesebde karabet manasında kullanılan kurba kelimesi,ehl manasına kullanılır. Karib’in
bir manası da nesebce yakın olan demektir. Çoğulu akrabadır.Kurba kelimesi,sahip manasına zu ile birlikte kullanılr.

SEYYİD NEDİR KİMLERE DENİLİR:

Seyyid Arapçada sade seyyid fiilinin masdarlarından biri siyâdet’dir.Bu fiil büyük oldu,şerefli oldu,kavmine başkalarına seyyid oldu manalarina gelir.Seyyid kelimesine,ulu mihter,sergerde manaları da verilmiştir.ÇOKLU ŞEKİL SADE VE SÂDAT’DIR.SEYYİDE;Melik,malik,mevlâ,
köle ve hizmetçileri olan,bir cemaatin mütevellisi,efendi,
ağa,bey,ileri gelen,baş,reis,server,başkan manaları verilmektedir.
Bu umumi manalarda başka ayni kelimenin bir de HUSUSİ MANASI İLE KARŞIMIZA ÇIKAR;
Seyyid’in bu manası ile Hz.Peygamberin S.A.V.in neslinden gelenlerin ünvanıdır ve bu ünvanda bir teşrif yani değer verme büyüklük vereme kastı vardır. Neseb-i celil-i Nebevi’ye,neslipaka mensub Hz.Hasan ile Hz.Hüseyin’in soyu devam edenlere denilir. Seyyidân Hz.Peygamberin amcasının oğlu ve damadı Hz.Ali ile kızı Fatima (R.A.) dan olma iki torunu Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin için kullanılır.Hadisi şeriflere binaen bilhassa islamın ilk devirlerinde “Ali eviler’le Talibiler’e seyyid ünvanı verilmiştir.Bu tabir sonraları şümullenerek küçüğün büyüğe taziminin ifadesi olmuştur.islam memleketlerinde Haseni ve Hüseynilerin alemidir,Hicazda” emirlik yapan Hasenilere Şerif Hz.Hüseyin neslinden olanlara da seyyid denilmiştir Biri seyyid,biri şerif ana babaya sahip olan çocuğa seyyid şerif ünvanı verilir. Kadına göre koca seyyiddir.Fatimi halifeleri zamanında Hicri.297-556/Miladi 910-1171 Seyyid ünvanı sadece Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin evlatlarına has kılınmıştır.
Hz.peygamberin bir çok ismlerinden biri de seyyiddir. Seyyidü’l-Halk Seyyid’i kâinat Seyyid-i Nev-i Seyyi-dul beşer Seyyidü’l-Enâm ve seyyidü’s-Sakaleyn gibi kullanılır. Seyyidetü’n-Nisa,
Hz.Fatima için ünvandı.Mensubiyet eden bu ünvanlar kişilerin asıl isimlerinden Mekke ahalisinden Seyyid Ahmet,Seyyid Abdullah,Seyyid Mehmed,Şerife Ayşe,Şerife Rukiye gibi kullanılırdı.

EHL-İ BEYT’E SADAKA VE ZEKAT’IN HARAM OLMASI:

Ahzab süresi 33. ayetiyle Ehl-i Beyt’in kirden temizlenmesi onlara farz sadakanın haram olması iledir. Çünkü zekat nezir ve kefaret
insanların kiri ( evsah-ı nas) dır. Muhammed ve ehline sadaka helal olmaz Hz.Hasan bir sadaka hurması ağzına atınca Resulullah ağzından
hurmayı çıkartmış ve şöyle buyurmuştu : Biliyor musun, biz (Ehl-i Beyt) sadaka (zekat) yemeyiz. Zekatın insanların kiri olması
onlara tahriminin illetidir. Peygamberimizin hediyeden yiyip sadakadab yemeyişi de Ehl-i Beyte sadakanın haram olduğuna delil
getirilir. Al-i Beyt mevlalarına da sadaka haramdır. Zira bir kavmin azatlı (mevla) sı o kavimdendir. Mesela Selman-ı Fraisi,
Peygamberimiz azadına sebep olduğu için Ehl-i Beytten sayılır. Ehl-i Beytten olanlara zekat yerine fey ve ganimetlerden hisse verilmiştir.

FEY VE GANİMETLERDE EHL-İ BEYT HİSSESİ:

Hicretin 4.Yılında mağlub edilen Beni Nadir malları hakkında nazil olan Hasr süresi altıncı ve yedini ayetleri fey mallarının
nasıl taksim edileceğini ifade etmiştir.Savaşsız olarak Resulullah a dönen mallara fey denilmiştir.Fey içine cizye gümrük vergisi
savaşmadan kaçıp küffar ordusundan geri kalan mallar mürtedin malları varissiz müste minin ve zimminin malları da dahildir Fey olarak
Resulullah a dönen mallardan biri de Fedek arazisidir.Resulullh a tahsis kılınmıştır. Resulullah bu maldan Ehl-i Beytin bir yıllık
nafakasını sarfedip, kalanını silah at gibi ordu levazımına harcardı.Fedekten Haşim oğullarının küçükleri için harcanır,yetimleri
de evlendirilirdi. Beni nadirden olan feyin muhacirleri arasında taksimi isaren bir taksimdi. Ganimet malların hükmü Enfal süresi
41.Ayeti ile tesbit edilmiştir.Buna göre ganimetler beşe bölünerek beşte birlik kısmı ise Allah Rasulu, zi’l-kurba mesakin ve
ibn-i sebil için beytül malda alıkonurdu. Bedirde benu kaynukada ve beni kureyza gazasında taksim böyle olmuştu.Hayberde de aynı
tarz uygulanıp beşte dört mücahidlere, beşte bir adı geçenlere ayrılmıştı. Hayberde Resulullah ganimet’den zil-kurba sehmini Haşim
ve Muttalib oğulları cahiliyyede de islam da ayrılmaz bir şeyiz buyurmuştı.Halbuki Abd-i Menafın Haşim Muttalib Abd-i Şems ve
Nevfelden olanlar mevcut olduğu halde onlara zilkurba sehmi vermemişti. Hz.Ali sonraları hums dan olan zilkurba sehmini Resulullah
hayatta iken dağıtmayı ondan taleb etmiş resulullah (S.A.V.) bunu kabuyl edince bu vazifeyi Hz.Ömer in son senesine kadar devam ettirmiş,
o yıl Hz.Ömer kendine gelen maldan hisselerini ayırınca Hz Ali bu yıl ihtiyaçları olmadığınıbeyan etmiş ve bir daha hums’dan olan
hisseleri bu hadisden sonra onlara dönmemiştir. Bu vaka Hz. Peygamber ve kendinden sonraki iki halidesinin Ehl-i Beyt in fey ve
ganimetteki hissesini nasıl dağıldıklarını göstermesi ve bu işe görevlendirilen kişinin Hz.Ali olması ve görevinde devam etmesi
bakımından önemlidir. Hz.Ali elbette hisse dağıtacağı kişileri ve şecereleri biliyordu. Sadatın işleri ile ilgilenmek için
vazifelendirilen ilk memur da Hz.Ali olmuş oluyor. Nikabet müeessesinin çekirdeği bu hadisedir diyebiliriz.
Resulullah ölümünden sonra Hz. Ebu bekir H.11-13 M /632-634 fey ve ganimet hususunda ve fedek feyi hakkındaki resulullah uygulamasını
sürdürdü.Az önce de sözünü ettiğimiz gibi Hz.Ali onun devrinde haşim oğullarına fey ve ganimetin beşte birinden hisseleribe düşeni
dağıtmaya devam etmişti. Peygamberimiz vefat edince Hz. Fatıma Resulullah fey olarak kalan mallardan miras istemiş,Hz.Ebu Bekir
peygamberlerin miras bırakmadığını söyleyerek bu istediğini geri çevirmişti Hz. Fatıma nın Beni Nadir ve Fedek feylerinden bir başka
rivayete göre de bunlarla birlikte, hayber ganimetlerinden miras ettiği Ehl-i Beytinin nafakasını temin etmiş anlaşılana göre bu mallardan
haşim ve muttalib oğullarına sa sarfetmişti Bu malların peygamberden sonra dağıtılması hususunda ülemanın uzun ihtilafı vardır.
Hz.ebu Bekir Ehl-i Beyte çok hürmetkardı.Hz. Ömer halife olunca H.13-23/M.634-644 Medine sadakası nı Hz Ali ve Hz. Abbasa verdi. Hayber
malları ve fey olarakresuluulahı ait olan fedek malları bölüşecek bir miras malı değil sadaka malları idi. O iki mal bu güne kadar da
bu minval üzere olagelmiştir demişti. aslında Hz.Fatıma Peygamberden de fedeki kendine hibe etmesini istemiş resulullah bundab kaçınmıştı.
Hz.Ömer bir kayda göreH.20 yılı muharrem ayında müslümanlara maaş defterleri tanzim etmiş ashabla,iştiare ederek ahaliyi derecelerine
göre defterlere yazınız diye emretmiştir ve allah resulunun ailesinden başlayıp ona akrabalık derecesine göre defterlerin tertibinş istemişti.
Divanların sebebi fetihlerden dolayı medineye çok mal gelmesiydi. Divanların vazifesi yalnız umuri maliyeyi tanzim değildi.İslam cemiyetini
de doğrulamak için bir takım seçere i nesebiyeler tanzim edildi. Denilirbilir ki, arab çarşafının asalet ünvanları ancak bu dinanların teşkili
sayesinde takarrur etti.Çünkü cahiliye devri arabistanında karınca kadar çok nisdab vardı halbuki divanın sicilaltına kaydolunan seçerenin
nesebiyeler herkes nezninde zrri halis gibi itbar buldu böylee islmi devirde resmi olarak devlet memurları tarafından ilk seçereler
kaydedildi Neseb seçereleri söz konusu olunca, ilk örnek Hz. Ömer hicri 20 yılında tanzim ettirdiği divanları numune olarak hatırlayabiliriz.
Divanların başında Hz.Aişe yer aldı ve isminin hizasına 12000 dirhem maaş yazıldı. Defterlere Ehl-i Beyt zümresinden sonra soy ve
İslamiyet husu nazara alınarak muhacir ve ensar kaydedildi.Hz. Aişeden başka Reslullahın diğer ailelerine de maaş bağlanmıştı.Haşim
oğullarından bedir savaşına katılan hz. ali gibilere beşer bir dirhem bedir savaşına katılanların oğullarına ikişer bin dirhem Hz.Abbas
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin bedir de bulunmakdıkları halde resulullaha olan karabetlerinden dolayı senelik beşer bin dirhem maaş bağlandı. Maaş
bağlamada resuluulahın sevgisini de bir kıstatı. Mevlala ile azad edenler de bir tutulmuştu.