Ehl-i beyttin sevgisi Müslüman’ım diyen herkesin olmazsa olmazlarındandır ve onların sevgisi olmadan iman-ı Kamil olamaz, Maaşer günü de Sırat köprüsün’de geçemez,Çünkü Ehl-i beyt’in başında Hz.Peygamber (S.A.V.) Gelir resulullahın sevgisi olmadan İMAN-I KAMİL OLMAZ ! İmanı olan bir kimsenin de Peygamber’in sevdiklerinin sevmesini sevmediklerinin/düşmanlarını da sevmesi düşünülemez Ehl-i beyt’i sevmek,Kur’an ve sünnete konu olmasının dışında hem dini hem de fıtri nedenlere de dayanmaktadır.
Kısaca ifade etmek gerekirse Cahiliyenin karanlığından yüzen insanlığın kendisine iyilik ve güzellik kapılarını açarak hayatını kurtaran bir kimseye karşı sevgi besleyip saygı göstermesi hem fıtratın gereği hem de sosyal bir olgudur,Kur’an-ı Kerim’de Müslümanların Allah’a karşı sevgi ve itaatleri Hz.Peygamber’e bağlanmıştır.”Resulüm de ki Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeycidir Görüldüğü gibi Allah’ı sevmek Hz.Peygamber’e itaatle mümkündür. Hz Peygamber’e itaat etmek ise ancak onu sevmek ile mümkün olacaktır,Gerçek anlamda sevgi,işte bu itaatın samimiyetinden gizlidir.Bunun için insanlar Hz.Peygamber’e itaate çağrılırken ayni zamanda ona sevgiye de çağrılmışlardır.”De ki Allah’a ve Resulüne itaat edin,eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kafirleri sevmez.”
“Allah’a ve Resulüne itaat edin,birbirinizle çekişmeyin”Yine diğer bir ayette müslümamlardaki imanının samimiyetini Allah ve Resul sevgisinine bağlamakta,onlara karşı sevginin dünya nimetlerine karşı beslenen sevgiden mutlak olarak çok daha fazla olması gerektiği vurgulanmaktadır.”
De ki “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz mensub olduğunuz oymak ya da kazanıp biriktirdiğiniz mallar kötüye gitmesinden kaygılandığınız ticaret hoşlandığınız evler size Allah’tan ve O’nun elçisinden ve O’nun yolunda cihat etmekten daha sevimli geliyorsa bekleyin o zaman Allah iradesini açığa vuruncaya kadar;
ve bilinki Allah günaha gömülüp gitmiş bir topluluğa asla hidayet vermez Hz.Peygamber ise, bir müminin imanının tadına varabilmesini,onun kendisine tesirini hissedebilmesini “Allah ve Resulüne sevgisinin her şeyden daha fazla ” olmasına bağlamıştır. Yine;Sizden biriniz beni kendi babasından çocuklarından ve diğer tüm insanlardan daha çok sevmedikçe tam iman etmiş sayılmaz şeklindeki ifadesi,bu sevginin gerekliliğini ortaya koymaktır.
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse Resulullah’ın Ehl-i beyti onun torunları olan seyyid ve şerifleri birer/parçaları olduğu için ve yine ona ve getirdiği muazzam islam dinine çok büyük ve emsalsiz bir şekilde hizmetleri olması hasebiyle,ayrıca Kur’an ve sünnette de yer almaları nedeniyle hem sevilip sayılmaları hem de kendilerine uyulmaları İLLAHİ VECİBELERDENDİR.
Allah-u Tealâ’yı seven /itaat eden kimse,elbette onun sevdiklerini de sever.Önce Allah’ın sevgilisi Resulullah’ı sever,sonra Resule ait olan,ondan sayılan,zerelerini/genetiğini taşiyan onunla anılan sevdiklerini,Ehl-i beytini seyyid ve şerifleri de sever.
Müslümanlardan bir bölümü çeşitli sebeblerle Ehl-i beyt sevgisini hep dile getirirler fakat,O sevgiden sıkça bahseden bu ağızlar,onların gerçekçiliğinde,ve onlara itaatın gerekliliğinden hiç bahsetmezler İBADET YERLERİNDE EHL-İ BEYT’İN isimlerini süsleme malzemesi olarak kullanırken onların islamın itikadi,ameli,ahlaki,
sosyal ve siyasal alanlarındaki ekol ve hizmetlerinden hiç de söz etmezler şehadet matemlerinden habersiz gibi davranırlar ! Hatta onların düşmanlarını yad ederken isimlerinin başına kutsallık ve saygı ifade eden “Hazret “kelimesini de kullanırlar.Acaba bir kalbe iki zıt şeyi sığdırmak mümkün mü ? Hem Allah’ın sevdikleri Ehl-i beyti sevdiğini söyleyeceksin hem de onların düşmanlarını saygıyla anacaksın ! İşte bu durumlar Müslümanların zihinlerinde bir takım soru işaretlerine neden olmakta,konunun doğrusunun ne olduğu ile ilgili bilgi ihtiyacını doğurmaktadır.