Osmanlı döneminde, Nakibü’l-eşrâf kaymakamları tarafından, verilen;ellerinden neseb-soy seceresi olan seyyid ve şerif kardeşlerimiz derneğimize baş vurarak üye olmaları rica olunur. Eğer herhangi bir sebeble ellerinde ki neseb seceresi kayıp olmuş, çalınmış, yırtılmış ve yanmış ise,bu ailenin adı, baba adı, doğum yeri lakabı, ili, ilçesi, yazılmış şekilde dönemin Nakibü’l-eşrâf kaymakamları tarafından tespit edilerek, kayıt altına alınmıştır. Bu kayıtlarda İstanbul Süleymaniye İl Müftülüğü meşihat ve şeriyye sicilleri arşivin de asırlardan beri düzenli bir şekilde muhafaza edilen “Nakibü’leşraf – secere-i tayyibe defterlerinde mevcuttur.” Oraya gitsinler, kayıtları varsa çıkartsınlar,”Meşihat dairesinde tastik etmek suretiyle, derneğimize müracaat ederek üye yapalım.!!
Eğer bu defterlerde de bu ailenin ismi, lakabı yoksa ? Hiç kimse boşu boşuna hayallere kapılmasın, müslümanlar’ı kandırmasınlar,”kendilerini de seyyid olarak tanıtmasınlar,” çok, günahtır bir nevi Hz.Peygambere de iftira atiyorlar. seyyid olmadığı halde ben seyyid’im diyen bir kişi, neseb-soy hırsızı demektir. Yani soysuzdur, soyu belli olmadığı halde kendisini Resulullah’ın nüfusuna yazdırarak itibar kazanmak demektir. Bu da Hz. Peygamber’e karşı büyük saygısızlıktır ve ahlaksızlıktır. Cezası da ağırdır, gerek Osmanlı Devleti kanunnamelerin de gerekse “İMAM MALİKİN’DE BELİRTİĞİ GİBİ,” yalanda şerifl ik ve seyyidlik iddia eden birisi CEZASI; Ağırtıcı, sızlatıcı (veci) tesirli bir şekilde dövülür, teşhir edilir pişman edici, ıslah edici muamelelerle, ciddi bir ta’zirle oturdukları mahallerde suçlarını neşr (teşhir) etmekle, samimi bir ıslahın gerçek işaretlerini verene kadar hapis cezasıyla cezalandırılırlar. Ve bu hususta tevbe edip, durumunun düzelmesi zahir oluncaya kadar hapsedilirdi. Bu hapis müddeti uzaya bilirdi. Eğer bu tetbirlere rağmen bir daha tekrar ederse “SAHTEKARIN SAĞ ELİ KESİLİRDİ” Çünku haksız yere kendi soyunu Resulullah’a nispet etmek, Peygamber hakkına bir istihfaftır. Osmanlı Devletin’de mütesseyyidler tespit edilince ilmiye sınıfından seçilen, seyyid ve şerif olan Nakibü’l-eşrâf kaymakamları onlara gerekli cezayı verme gücüne sahiptiler. Bu sahtekârlar mahşer günü, Resulullah’ın yüzüne bakamazlar, şefaâtına da nail olamazlar. Gürüyorum ki Dünya da ve ülkemizde, her önüne gelen kişi ve kişiler; mevki, makam, çıkar, itibar, çin ben Seyyidim, ehlibeytim diyerek, iyi niyetli müslümanları kandırarak duygu sömürüsü, yapıyorlar.
Hiç kimse boşu boşuna hayallere kapılmasın, müslümanlar’ı kandırmasınlar, “kendilerini de seyyid olarak tanıtmasınlar,” çok, günahtır bir nevi Hz. Peygambere de iftira atiyorlar.
DERNEĞİMİZİN KURULMASININ AMACI
Sahte seyyidliği ve istismarlığı önlemek, gerçek seyyidleri de kayıt altına alarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ön gördüğü esaslar doğrultusunda İslam dini peygamberi olan Hz.Muhammed Mustafa’nın (sav) dünyada ve Türkiye’de soyu ve ehlibeyti olan Seyyid ve Şerif aileler arasında imkanlar ölçüsünde her türlü maddi ve manevi yardımda bulunmak, dayanışmayı sağlamak, seyyidlik ve şerifl ik makamının ve nakibü’l-eşrâfl ık kurumunun anlaşılması ve gelişmesi ile ilgili bu alanda bilimsel etkinlikler ve yayında bulunmak seyyidlik ve şerifl ik makamınına haiz olanların görevlerini bildirmek bu amaçlardan birine hizmet eden diğer dernek ve yapılar ile dostluk ilişkilerini kuvvetlendirmek amacı ile kurulmuştur.