Cennet Mekkân Osman Gazi 1299 Yılında Osmanlı Devleti’ni kurduktan sonra, Dünyada ki islam ülkelerin de bulunan çoğu “Seyyidler, Alimler, bilginler, ve şeyhler’in bu ülkenin beldelerine akın etmeye başlayınca,elbette kendileri ile birlikte bazı proplemleri de getirmişlerdir.”Bu proplemlerin başında seyyidlerin imtiyazlarından faydalanmaya çalışan bazı uyanık gurupların Mütesseyyidlerin (sahte seyyidlerin) mevcudiyeti olacağı elbete açıktı.Çünkü,Türkiye selçukluları’nda gerekli görülen bazı seyyidlere,nesilden nesile devam eden idrârlar, maaş,Askerlik,ve vergi muafiyetleri sağlanmıştır.Selçukluların bir uzantısı olan Osmanlı ülkesinde saygı ve hürmet ,onlara karşı müsbet bir bakış açısı vardı: Sultan ll.Murat her yıl seyyidlerin bulundukları şehirlerde kendi mübarek eliyle bin filori dağıtır- üleştirir(paylaştırır) idi. Osmanlı kaynakları ilk sâdàt Nezâreti’nin tesisi hakında hemen hemen ayni ve birbirlerini teyid eden malumatları verirler.Atâyi Zeyl-i Şakâyık’ında şöyle der:
Ma’lüm ola ki,Diyâr-ı Rum’da Selatin-i Osmaniyeden Yıldırım Han zamanına gelince tâife-i’aliyye-i sâdâta zâbit ve nâzır yokmuş.Bağdat da mestur olan Aşık çelebi’nin ceddi Seyyid Ali Nattâ Emir Sultan ile Mahruse-i Burusa’ya -Bursa’ya geldiklerinde sâdât’a nazır tayin olunmuş idi.Anlar intikal eyledikde (Ahirete intikal) mansıb-ı nezbur oğlu Zeynelabidin Efendi’ye tefiz olunmuş,Devlet-i Sultan Murâd-ı sâni ve Asr-ı Muhammed Hânide mazhar-ı iltifat-ı Pâdişâhi i’zâz ve iclâl-i nâmütenâhi ile mübahi olmuş idi.Anlar (Zeynelabidin Efendiye) intikal eyledikde, mansıb-ı mezbur nice zaman hali kalmıştı.
Atâyi’de Aşîk çelebi’nin nesebinden söz edilirken seceresi es-seyyid er razvi Zeynel’abidin b.Muhammed Nattâ-er Râzvi el-Hüseyni “şeklinde veriliyor.Sonra büyük dedesi Seyyid Muhammed (Ali Nattâ) in Bağdatta hatırı sayılır eşraftan olup,Nat-duzi (şahdiyan düşek diken) biri olması dolaysiyle bu sanatından dolayı kendine “seyyid Nattâ “denildiğinden söz ediliyor.Sonra Seyyid Ali’nin Emir Sultan’la birlikte “Yıldırım Han asrında Medine-i Burusa (Bursa şehri) ya gelip yerleştikleri beyan ediliyor.Seyyid Nattâ ‘dahi vezir ishak paşanın kızını tezevvüç eyleyüp Yıldırın Han hazretleri Ebu ishak zaviyesi’ni Seyyid Nattâ için bina eylemişler idi Ve merkumı sâdât-ı kirâma nazır nasb eyleyüp tevliyet-i evkâf-ı zâviyeyi mezbüra ve evladına şart eyledi”.
Bir başka önemli kaynak da ilk sâdât Nezâreti’nden şöyle arz eder:
“Hafi olmaya ki ,bu Devlet-i aliyye (Osmanlı devleti) de Yıldırım Han zamanına gelince sâdât-ı kirama zâbıt tayin olunmayup Aşık Çelebi’nin ceddi Seyyid Ali Nattâ; Emir sultan ile Burusa’ya geldiklerinde Sâdât nâzır tayin olunmuş idi.Onlar intikal eyledikde,oğlu Zeynelabidin efendi sultan Murad-ı sani ve asr-ı Muhammed Han-ı ( 2.Murad ve Fatih ) de mazhâr-ı i’zaz ve iclal olup onlar (zeynelabidin) dan sonra manasıb-ı mezbur nice zaman hali kalmıştı.
Başka bir kaynak da Yıldırım Bayezıt Han asrında sâdât-ı kirama nâzır ta’yin olunmuşken,sonraları metruk olmağa bu makama kanuni sultan süleyman döneminde Nakibü’l-eşrâf nasb olduğunu kayeder.
D’Ohson ise,Osmanlı sultanlarının ilk dördü yani,Osman beyden başliyarak Yıldırım Bâyezıd devri içine alan dönemde,milletin değişik sınıfları içine karışan Hz.Ali R.A.evlatlarının Osmanlı İmparatorluğu’nda hiç bir başlarının olmadığını yazar.Arkasından “Babası ll.Bâyezid’ın esaretini takib eden fırtınalı ortamda geçici mutluluğu içindeki Prens Emir Sultan,teftiş eden manasına gelen nâzır adıyla Seyyid Ali Nath’a (natta) Efendi’nin şahsında emirlere bir başveren hanedanın ilki olmuş.Bu efendi (Seyyid Ali) hayatının geri kalan kısmında bu ayrıcalıktan istifade etti ve oğlu Zeynelabidin efendi’yi onun halefi oldu denir.Başka bir Yabancı tarihçi;
Hamer de,Osmanlılarda ilk Nikabet Teşkilatı’nın Yıldırım Bâyezıd devrinde kurulduğunu ifade eder ve ilk kuruluş hakkında ayni malumatları tekrarlar Kiymetli Tarihçimiz Prof Uzunçarşılı ise,nikâbet nezarenının ilk teşkilinde Atâyi’yi kaynak olarak kullanır ve orada ki bilgileri aynen alır.Bütün bu yazdıklarımdan Osmsnlılarda ilk sâdât Nezâreti hakkında şu neticeler çıkar.
1-Her ne kadar seyyidler hakkında müsbet bir tavır gözlense de Osmanlı devletinde Yıldırım beyazıt Han zamanına gelinceye kadar seyyidler için kurulmuş bir sâdât Nezâreti yoktu.
2-Osmanlılarda sâdâtâ ilk zabit ve nazır seyyid Ali ‘dir kendisi aslen Bağdat’lı olup soyca Hüseynidir.Sahtiyan döşek yapma sanatıyla kendini geçindiren,sayılan bir kimsedir.Emir sultan ile birlikte Bursa’ya hicret etmiş ve Bursa’da Nâkibü’l eşrâf olarak tayin edilmiştir.İshak paşanın kızıyla evlenmiştır.Yıldırım han (H 791-804/M.1389-1401 )kendisine Ebu ishak Zaviyesini bina etmiş,tevliyetinide kendisine ve evladına şart kılmıştır.
İlk sâdât Nazırı ayni zamanda
bir sanatkâr olduğu ve geçimini bu sanatıyla sağladığı ihtimali burada daha kuvvetlididir ve seyyidler asalak bir sınıf değildir.
Emir Buhari ve seyyid Ali örneğide bana,Osmanlı ülkesi ne etraf beldelerden Seyyidlerin göç ettiklerine bir delildir.
İlk Osmanlı sâdât nazırı hatırı sayılan, sâdât’a tayin olunan meşur biri idi.Fazıl ve alim olan Emir Buhari’den ta’lim görmüştür Osmanlı
beldelerindeki Seyyidlerin itibari ve devlet tarafından iyi karşılanmalarının bir işareti de,Hüseyin nesil olan Emir Buhari’nin Yıldırım Han’ın kızı,Seyyid Ali Natta’nın da İshak Paşa’nın kızı ile evlenmeleridir.Bazı kitaplarda teşvik edilen Seyyidlerle akrabalık tesisi hususu da bu şekildedir Osmanlı ülkesinde gerçekleşmeye başlamış,saray ve itibarca en yüksek devlet makamlarında bulunan şahıslar,başı çekmiştir.
Sâdât nazırı ayni zamanda bir padişah vakfı olan Ebu ishak Zaviyesi’nin mütevelli (idareci) liğine tayin edilmiştir.Durum,bizi daha önce hem seyyidlere ait vakıflara bakan,hem de Nakibü’l -eşraflık vazifesini yürütenleri anımsamaktadır.Şu kadar var ki adı geçen Ebu İshak Zaviyesi vakfı,seyyidler için değil Ebu ishak kazeruni ashabı, vâridin,müsâfirin ve mukimin için tahsis edilmiştir.Şeyh Ebu İshak kâzeruni H.352/M 953 de şiraz da Kazuran kasabasında doğmuş H.426/M.1034 de vefat etmiştir.Kâzeruniye tarikatının kurucusudur.Adı geçen şeyh bilhassa İran’da tarikatı vasıtası ile islamiyetin yayılmasına çalışmış,görüldüğü gibi ayni tarikat Anadoluya da geçmiş ve Yıldırım Bâyezıd’ın himayesine mazhar olmuştur ve O’nun tarafından bu tarikata mensub dervişler için İshakiye zaviyesi H.802/M.1400 tarihinde bina edilmiştir.
Vakfiyenin vazifeleri kısmında,Yıldırım Han,vaaz ve nasihat edebilme kudretinde,dervişlerle bir arada olabilecek dindâr ve ahlâk-ı hamide sahibi şeyhe günde on dirhem,zaviyenin ehil olan imamı için iki,müezzine bir,ferrâş ve bevvâba birer,tabbâh için de bir dirhem gündelik vazife tahsis etmiştir.
Vakfiye H.802 Ramazan-ı evâsıtında (M.1400 mayıs ) yazılıp hâkim-i şer’i tarafından tastik edilmiştir.
Uzun çarşılı,ishakiye zaviyesi ile Nikabet Teşkilatının birbiriyle ilişkilendirmekte olduğu gibi,başka kaynaklarda da,Seyyid Ali Natta’nın sâdâta nazır ve zabıt tayinini müteakip ishakiye zaviyesinin adı geçene tevliyetinin şart koşulduğu bildirilmekte,ya da önce tevliyet sonra sâdât Nâzırı olduğu ifade edilmektedir.Hatta Prof Uzun çarşılı bu vakfiyenin hakim huzurunda tastik tarihi ile Nikâbetin ilk tesis tarihini “Osnanlı devletinde Nakibü’l -eşrâf makamı H.802 Ramazan M./1400 Mayıs da Sultan Yıldırım Bâyezıd zamanında reis olmuştur diye birleştirir Bu cesurca verilmiş bir hüküm olmakla birlikte,Osmanlı kaynaklarında ki ifadeler’in yazarı bu ifadeyi cesaretlendirmektedir
Her durumda,ilk Nikabet Nezâretinin Yıldırım Han devrinde M.1389 -1402 de kurulduğu kesindir.Prof Uzunçarşılı,bir başka ifadesinde;seyyid Ali Nâttâ’bu hizmete tayin edilince kendisine Bursada yaptırılan ishakiye zâviyesi’nin tevliyeti(idaresi) verilmiş ve bu tevliyet evladına şart kılınmıştır”diyerek,sanki nikabet vazifesine karşılık olarak vakfın tevliyetinin kendisine ve evladına şart koşulduğunu beyan eder.Belki O’nun ve neslinin mütevelliğe şart kılınması,bir yandan padişahın ona yakınlığını nesline bir imtiyazını diğer yandan,nikabet ve tevliyet görevine bir ücreti ifade eder.
Hülasa,fazıl, alim ve ,ilim tahsis etmiş ayni zamanda Hz.Hüseyin neslinde ve aslen Bağdatlı olan Seyyid Ali;Emir sultan’nın kayınpederi Yıldırım Bâyezıd’ın tesiriyle büyük ihtimalle H 802/M.1400 Mayısın da Yıldırım Han Zamanında tesis edilen sâdât Nezâretinin başına getirildi.
Seyyid Ali Natta’dan sonra yerine oğlu seyyid Zeynelabidin’in bu makama gelmesi ilk zamanlar sâdât Nezâretin’de soy takibini ve uzun yıllar bu makamda kalabilme durumunu gösteriyor…