Şerifin manası emir vezninde olan şerafeden vasıf ve yüksek bir dağ ve suyun isim olan bu kelime şimdiki zaman için şerefli olan demektir,Şeref,
yücelik,yükseklik ululuk demektir.
Şerif olmak için şerefli ata ve dedelere sahip olmak gerekir Haset kıymet-i zatiye neseb ise asıl ve nesilden alınan değerli bir kıymettir. Şerif,kadınlar için şerife şeklinde kullanılır.,eşrâf daha çok Osmanlılar’da soyunda asalet
olanlar,şürefa şekli ise Hz.Peygamberin soyundan olanlar için kullanılmıştır.İslam öncesi dönemde şerif ünvanı,kabenin çok
muteber on vazifesini yapan on kişi için ünvandı.İslamiyet devrinde ise şerif olmaya en çok liyakati olan haseb ve neseb bakımından
şerefli olan Hz. Peygamber idi.
Sadr-ı evvelde bu tabir Talibiler için kullanılıyordu. Sonradan iyice şümullenmiş,
Abbasileride içine alınmıştır.Şerif ünvanında hususi bir mana kast etmezse Seyyidle müteratif olur,tefrik kasdı ile kullanıldığı taktirde
Hz.Hasan’nin soyunda olanlara Haseni alem ve ünavandı,Abbasi
sonrası devirde Osmnlılarda’da dahil Seyyid ya da Şerif denilince neseben Hüseyni ve Haseni olanlar hatırlanır’dı İslam peygamberinin
(s.a.v.) adı geçen iki torunundan türeyen nesline “sülale-i Tahira ve nesli
pakta denilirdi” Osmanlı kanunnamelerinde “Şürefa” olanlarla
ilgili hükümlere de rastlanır.
“EHLİ BEYT, ÂLİ BEYT VE ZU’L-KURBA TERKİBLERİ”
Kişiye nispet edilen ehl kelimesi o kişinin aşireti ve akrabasını ehl-i beyt şeklinde hanesi sakinlerini, ehlül-racül şeklinde
hanımını ve bir yere nisbet edilince ehl-i Küfe gibi orada oturanları ifade
eder. Aslında ehl-i beyt bir meskenin; mecazen ise bir nesebin cem eylediklerinde isti’mal olunur.Sonraları Hz.
Peygamber (s.a.v.) in soyu için kullanılır oldu,Ezvac-ı mutahhare kızları
Hz.Ali ile Hz. Fatıma, ve zürriyetini ifade eder.Ehl kelimesi
Kur’an-ı Kerimde de Kitab-ı İncil,Kura, Medine, Beyt-i Karye,Medyen,yesrib, takva gibi kelimelere muzaf olarak elli kadar yerde kullanılır.
Alu’r-racul o kimsenin
ehl-i iyali,etbatı ve yardımcıları manasına gelir
Aslı ehl’dir. Ha’nın hemze’ye tebdilinden
sonra al şeklinde girmiştir.Al kelimesi manaları hakkında çeşitli görüşler vardır.Bu kelime Âl-i Muhammed şeklinde Rasullulah-a
yakınlığı ve kendilerine sadaka ve zekât haram olanları ifade eder,Al kelimesi çokça insan adlarına izafetle Kur’an’da yer alır. Al şan şöhret
erbabına muzaf olur. Büşra vezninde neseb’de karabet manasında kullanılan kurba kelimesi,ehl manasına kullanılır. Karib’in bir manasıda
nesebce yakın olan demektir. Çoğulu akrabadır.Kurba kelimesi,sahip manasına zu ile birlikte kullanılr.
“EHL-İ BEYT’E SADAKA VE ZEKAT’IN HARAM OLMASI”
Ahzab süresi 33. ayetiyle Ehl-i Beyt’in kir ve pislikten temizlenmesi onlara zekât ve sadakanın haram olması iledir.Çünkü zekât nezir ve kefaret insanların
kiri evsah-ı nas’dır. Muhammed ve ehline sadaka ve zekât helal olmaz Hz.Hasan bir sadaka hurması ağzına atınca Resulullah ağzından
hurmayı çıkartmış ve şöyle buyurmuştu : Biliyormusun,biz Ehl-i beyt olarak sadaka ve zekat yemeyiz. Zekatın insanların kiri olması onlara tahriminin illetidir. Peygamberimizin hediyeden yiyip sadaka ve zekât yemeyişi de Ehl-i beyte sadakanın haram olduğuna delil
getirilir. Âl-i beyt mevlalarına’da sadaka ve zekât haramdır.Zira bir
kavmin azatlı mevlası o kavimdendir.Mesela Selman-ı Farais-i
Peygamberimiz azadına sebep olduğu için Ehl-i beytten sayılır. Ehl-i beytten olanlara zekât ve sadaka yerine fey ve ganimetlerden hisse verilmiştir.
“FEY VE GANİMETLERDE EHL-İ BEYT HİSSESİ”
Hicretin 4.Yılında mağlub edilen beni Nadir malları hakkında nazil olan Hasr süresi altıncı ve yedini ayetleri fey mallarının nasıl taksim edileceğini
ifade etmiştir. Savaşsız olarak Resulullah’a dönen mallara fey denilmiştir
Fey içine cizye gümrük vergisi
savaşmadan kaçıp küffar ordusundan geri kalan mallar mürtedin malları varissiz müsteminin ve zimminin malları da dahildir Fey olarak
Resulullah’a dönen mallardan biri de Fedek arazisidir Resulullah’a tahsis kılınmıştır. Resulullah bu maldan Ehl-i Beytin bir yıllık
nafakasını sarfedip, kalanını Silah At gibi ordu levazımına harcardı.Fedekten Haşim oğullarının küçükleri için harcaması,yetimleri
de evlendirilirdi.Beni nadirden olan feyin muhacirleri arasında taksimi isaren bir taksimdi.Ganimet malların hükmü Enfal süresi 41.Ayeti ile
tesbit edilmiştir.Buna göre ganimetler beşe bölünerek beşte birlik kısmı ise Allah Rasulu, zi’l-kurba mesakin ve ibn-i
sebil için beytül malda alıkonurdu. Bedirde benu kaynukada ve beni kureyza gazasında taksim böyle olmuştu Hayberde de aynı
tarz uygulanıp beşte dört mücahidlere, beşte bir adı geçenlere ayrılmıştır. Hayberde Resulullah ganimetden zil-kurba sehmini haşim ve
muttalib oğulları cahiliyyede de islam da ayrılmaz bir bütünüz buyurmuştur. Halbuki Abd-i menafın Haşim Muttalib Abd-i Şems ve Nevfelden
olanlar mevcut olduğu halde onlara zilkurba sehmi vermemiştir.Hz.Ali sonraları humus’dan olan zil kurba sehmini Resulullah hayatta iken dağıtmayı ondan
taleb etmiş resulullah (S.A.V.) bunu kabul edince bu vazifeyi Hz. Ömer’in son senesine kadar devam ettirmiş,
O’ yıl Hz. ömer kendine gelen maldan hisselerini ayırınca Hz. Ali bu yıl ihtiyaçları olmadığını beyan etmiş ve bir daha humus’dan olan
hisseleri bu hadisden sonra onlara dönmemiştir.Bu vaka Hz.Peygamber ve kendinden sonraki iki halifesinin Ehl-i Beytin fey ve ganimetteki
hissesini nasıl dağıldıklarını göstermesi ve bu işe görevlendirilen kişinin Hz.Ali olması ve görevinde devam etmesi bakımından önemlidir. Hz.Ali elbette hisse dağıtacağı kişileri ve Şecereleri biliyordu. Sadatların işleri ile ilgilenmek için
vazifelendirilen ilk memur da Hz.Ali (k.v.) olmuş oluyor. Nakibül-eşrâflık kurumu/ Nikabet müeessesinin çekirdeği bu hadisedir diyebiliriz.Resulullah ölümünden sonra Hz. Ebu bekir Hicri11-13 Miladi/632-634 fey ve ganimet hususunda ve fedek feyi hakkındaki resulullah uygulamasını
sürdürdü.Az önce’de sözünü ettiğimiz gibi Hz. Ali onun devrinde Haşim oğullarına fey ve ganimetin beşte birinden hisselerine düşeni dağitmaya
devam etmiştir. Peygamberimiz vefat edince Hz. Fatıma’ya Resulullahtan fey olarak kalan mallardan miras istemiş,Hz.Ebu Bekir
Peygamberlerin miras bırakmadığını söyleyerek bu isteğini geri çevirmiştir. Hz.Fatıma’nın Beni Nadir ve Fedek feylerinden bir başka
rivayete göre de bunlarla birlikte, hayber ganimetlerinden’de miras ettiği Ehl-i Beyti’nin nafakasını temin etmiştir. anlaşıldığına göre bu mallardan Haşim ve
Muttalib oğullarınada sarfetmiştir.
Bu malların peygamberden sonra dağıtılması hususunda ulemanın uzun ihtilafı vardır.
Hz.Ebu Bekir Ehl-i Beyte çok hürmetkârdı.
Hz.Ömer’de halife olunca Hicri.13-23/Miladi 634-644
Hz.Ömer bir kayda göre Hicri 20 yılı muharrem ayında müslümanlara maaş defterleri tanzim etmiş ashabla,iştiare ederek ahaliyi derecelerine
göre defterlere yazınız diye emretmiştir ve allah resulunun ailesinden başlayıp ona akrabalık derecesine göre defterlerin tertibini istemiştir.
Divanların sebebi fetihlerden dolayı medineye çok mal gelmesiydi. Divanların vazifesi yalnız umuri maliye’yi tanzim değildi.İslam cemiyetini de doğrulamak için bir takım şeçere-i nesebiyeler tanzim edildi.Denilirbilir’ki, Arab eşrâfların asalet ünvanları ancak bu divanların teşkili
sayesinde takarur etti.Çünkü cahiliye devri arabistanında karınca kadar çok nisbab vardı halbuki divanın sicil altına kaydolunan şeçerenin
nesebiyeler herkes nezninde zıri halis gibi itbar buldu böylece islami devirinde resmi olarak devlet memurları tarafından ilk seçereler
kaydedildi Neseb şeçereleri söz konusu olunca, ilk örnek Hz. Ömer hicri 20 yılında tanzim ettirdiği divanları numune olarak hatırlayabiliriz.
Divanların başında Hz.Aişe yer aldı ve isminin hizasına 12.000 dirhem maaş yazıldı. Defterlere Ehl-i Beyt zümresinden sonra soy ve islamiyet
hususu nazara alınarak muhacir ve ensar kaydedildi.
Hz.Aişeden başka reslullahın diğer ailelerine de maaş bağlanmıştır. Haşim
oğullarından bedir savaşına katılan Hz. Ali gibilere beşer bir dirhem bedir savaşına katılanların oğullarına ikişer bin dirhem Hz. Abbas Hz.Hasan ve
Hz.Hüseyin bedir de bulunmakdıkları halde resulullaha olan karabetlerinden dolayı senelik beşer bin dirhem maaş bağlandı.Maaş
bağlamada Resuluulahın sevgisini de bir kıstastı Mevlalar ile azad edenler de bir tutulmuştu.Hz.ömer bu uygulaması ile kendi soyuna
Hz. Peygamber soyunu,kendi ailesine onun ailesini kendi oğluna onun torunlarını ve sevdiklerini tercih etmiştir. Hz.Osman Hicri 223-35/Miladi 664-6656 da maaşda Resullah(S.A.V.) e karebet ve islama iştirak öncelik esasını benimsedi halbuki Hz. Ebu bekir maaşta eşitlik yolunu benimsemişti
şu kadar var ki onun döneminde sistemli bi maaş ödemesi söz konusu değildi Hz. Osman Hicri 40 yılına kadar fedek feylerinde kendinden önceki halifelere uydu o yıl medineye Vali tayin ettiği Mervan bin Hakemin isteği üzerine fedeki ona ikta etti. Mervan bir hakemden sonra fedekin yarısını oğlu
Abdülmelik’e diğer yarısın diğer oğlu Abdülazize verdi. Ömer b.Abdülaziz Emevi halifesi oluncaya kadar fedek malları emevilerden
çeşitli kimseler elinde kaldı medine sadakası olarak bilinen beli nadir mallarını gelirleri ise bazen Hz. Hasan Bazen Hz.Hüseyin nesilleri elinde olarak
Abbasi hilafetinin kuruluşundan Hicri 133/Miladi 750’den sonra da onların velayetinde kalıp Hicri 200 senesine kadar böylece devam etti
Hz. Ali(R.A.) Halife olunca Hicri 35-40/Miladi 656-661 zülkurba sehmi hususunda ilk iki halifenin ugulamalarinı devan ettirdi…
BİLGİ VE BELGELER
Geniş Bilgi için bk. Buhari,farzül humus 1(4-42). Futhul bari 7-9 Maverdi Ebul Hasan Ali bin Muhammed el ahkamus Sultaniye vel-velayatut diniye, Kahire 1996 S.169