SEKALEYN HADİSİ / İKİ EMANET: KUR’AN VE ITRETİM-EHL-İ BEYTİM RİVAYETİ!!!

0
276

Allah’ın Elçisi (s.a.a) vedâ haccı dönüşü, Ğadîr-Humm denilen bir yerde, yüz bini aşkın sahâbesine hitâben yaptığı bir konuşmada şöyle buyurdu:
“Sizlere iki paha biçilmez emanet bırakıyorum; onlara sımsıkı sarıldığınız sürece asla sapmazsınız: Allah’ın Kitabı ve benim ıtretim (soyum), Ehl-i Beytim. Onlar havuz başında benim yanıma varıncaya dek birbirlerinden asla ayrılmayacaklar! Onun için benden sonra onlara nasıl davranacağınıza çok iyi dikkat edin.”
“Sekaleyn Hadîsi” namıyla meşhur olan bu hadîs-i şerif, İbn Hacer el-Heytemî’nin de itirafıyla 25’i aşkın sahâbe tarafından rivâyet edilmiştir. Bu hadis, sahabilerin en meşhurları olan Zeyd b. Erkam, Ebû Saîd el-Hudrî, Zeyd b. Sâbit, Câbir b. Abdillâh, Ali b. Ebî Tâlib, Huzeyfe b. Esîd, Âmir b. Leylâ b. Damra, Ebû Hüreyre, Cübeyr b. Mut’im, Ümmü Seleme, Ebû Zerr el-Ğıfârî, Abdullâh b. Hantab vs. sahâbîler kanalıyla gelmektedir.
Bu hadîsin “sahih” olduğuna hükmeden Ehl-i Sünnet âlimlerinden bazıları ise şunlardır: 1. İmâm Müslim, 2. İmâm Nesâî, 3. Ebû Ca’fer et-Tahâvî, 4. Hâkim en-Nîsâbûrî, 5. Hâfız ez-Zehebî, 6. Hâfız el-Heysemî, 7. Hâfız İbn Kesîr, 8. Hâfız İbn Hacer, 9. Hâfız es-Süyûtî, 10. el-Münâvî.

“SEKALEYN” HADİSİNİ RİVÂYET EDEN SAHÂBÎLER:

  1. ZEYD B. ERKAM: Hadisimiz Zeyd’den üç değişik yoldan gelmektedir:
    a) Ebut-Tufeyl Âmir b. Vâsile: Ondan itibaren Habîb b. Ebî Sâbit … kanalıyla İmam Nesai (Hasais, 76 nolu hadis), Hakim (III, 109), Tirmizî (Menakib, 32), Taberâni, Bezzâr, Hatîb el-Harzemî; Seleme b. Küheyl… kanalıyla da Hâkim (III, 109-110) rivâyet etmektedir.
    Özellikle Habîb kanalıyla gelenin Buhârî ve Müslim’in şartlarına göre sahihtir.
    b) Yezîd b. Havvân / Hıbbân: Ahmed (IV, 366-367), Muslim (F. Sahâbe, 36-37), Nesai (el-Kübrâ’da = İbn Kesîr, IV, 113), Dârimî (F. Kur’an, 1) ve et-Tahâvî (1117. htm) sahih bir isnadla rivâyet etmektedir.
    c) Muslim b. Subayh: Hâkim (III, 148) rivâyet etmekte ve “Buhârî ile Müslim’in şartlarına göre sahih” demekte, ez-Zehebî de aynen onaylamaktadır.
    Ayrıca Zeyd b. Erkam’dan Ali b. Rabîa el-Vâlibî kanalıyla da -kısaca- rivâyet edilmektedir (bk. Ahmed: IV, 371). İsnadı ise Buhârî’nin şartlarına göre sahihtir.
  2. EBÛ SAÎD EL-HUDRÎ: Hadisimizi Atıyye el-Avfî kanalıyla Ibn Sa’d (II, 194), Ahmed b. Hanbel (III, 14, 17, 26, 59), Tirmizî (Menakib, 32), İbn Ebî Şeybe, Taberânî, Ebû Ya’lâ ve Bârûdî rivâyet etmektedir (el-Gımârî, el-lbtihâc: 195).
    Atıyye el-Avfî’nin sika ve saduk bir râvî dir. Buna göre hadisimizin isnadi gayet sahih. Nitekim İbn Hacer el-Heytemî bile “hadisin senedinde hiçbir sorun yok!” diyerek sahih olduğunu ifade etmektedir (es-Savâik, s. 150).
  3. ZEYD B. SÂBİT: Hadisimizi “Şerîk – Rukeyn – Kasim b. Hassan el-Kûfî – Zeyd” kanahyla Ahmed b. Hanbel (V, 181-182, 189-190), Taberâni ve Ebû Ya’lâ rivâyet etmektedir.
    Hadisimizin bütün râvîleri sika ve makbuldür. Dolayısıyla isnadi sahih bir hadistir. el-Heysemî, es-Süyûtî ve el-Münâvî de aynı kanaattedir (el-Münâvi, III, 15; el-Heysemî, IX, 162,163; el-Ğımârî, 195 4- ez-Zehebî, II, 102; İbn Hacer, et-Takrîb: I, 267).
  4. CÂBİR B. ABDİLLÂH: Hadisimizi “… Zeyd b. Hasen el-Enmâtî -Ca’fer es-Sadik – el-Bakir – Câbir” kanalıyla Tirmizî (Menakib, 32) rivâyet etmektedir (Ayr. bk. İbn Kesîr, IV, 113).
    Zeyd dışında bütün râvîleri gayet sikadır. Zeyd ise normal, vasat bir râvîdir (ez-Zehebî, II, 102; İbn Hacer, et-Taqrîb: I, 2674). Dolayısıyla hadisi hasen sayılır. Zaten Tirmizî de hadisimizin isnadinin Hasen olduğunu söylemektedir.
  5. İMAM ALİ: Hadisimizi “… Kesîr b. Zeyd el-Eslemî – Muhammed b. Ömer – babası Ömer b. Ali – babasi Ali (a.s)” kanahyla ibn Ebî Âsım, İbn Cerîr et-Taberî, Ebû Ca’fer et-Tahâvî (584. htm) vb. rivâyet etmektedir (el-Emînî, I, 55)
    Kesîr dışında bütün râvîleri sika. Kesîr ise Yahyâ b. Maîn, Ali b. el-Medînî, Ebû Zür’a, Ahmed b. Hanbel, Ebû Hâtim, Ibn Adiy, Ibn Hıbbân ve Ibn Hacer tarafından sika, saduk ve salih bir râvî olduğu ifade ediliyor. Buna karşılık başta Müellif olmak üzere birkaç hadisçi, hâfızasında biraz zayıflık olduğunu belirtilmektedir (ez-Zehebî, III, 404-405; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 554 vd, et-Takrîb: II, 140).
    Kesîr’in hâfızasının zayıf olduğunu kabul etsek bile, bu hadiste hata yapmadığı açık. Dolayısıyla hadisimizin isnadı en azından hasen, hatta sahihtir.
  6. HUZEYFE B. ESÎD: Huzeyfe hadisi, Ebut-Tufeyl’den itibaren iki ayrı kanaldan rivâyet edilmektedir:
    a) Ma’rûf b. Harrabûz: İbn Asâkir, Taberânî ve Hakîm et-Tirmizî rivâyet etmektedir (İbn Kesîr, el-Bidâye: V, 209, VII, 348; el-Heysemî, IX, 164,165; el-Halebî, III, 308, el-Emînî, I, 26-27; el-Ğımâri, 196)
    Hadisimizin isnadı sahihtir. Ibn Hacer el-Heytemî de aynı kanaattedir (es-Savâik, s. 43).
    b) Abdullah b. Sinân: Bunu ise Hâfız İbn Ukde, Ebû Mûsâ ve Hâfız Ebül-Fetûh rivâyet etmektedir (Ibn’ül-Esîr, Üsd’ül-Gâbe: II, 526-527; İbn Hacer, el-İsâbe: II, 257; el-Emînî, I, 25-26, 46-47)
    Abdullah sika bir râvîdir (İbnSa’d, VI, 178). Diğer râvîlerini tespit edemedik. Eğer onlar da sika ise hadisimizin isnadı sahih demektir.
  7. ÂMİR B. LEYLÂ B. DAMRA: Yukarda Abdullah b. Sinân kanalıyla gelen Huzeyfe hadisiyle beraber rivâyet edilmektedir. Buna göre Ebu’t-Tufeyl, hadisi, hem Huzeyfe’den, hem de Âmir’den rivâyet etmektedir. Durumu Abdullah kanalıyla gelen Huzeyfe hadisi gibi, isnadı sahihtir.
  8. EBÛ HÜREYRE: Bezzâr’ın rivâyet ettiği bu hadisin isnadı için “zayıf” denilmektedir (el-Heysemî, IX, 163; el-Ğımârî, 195-196).
  9. HZ. ÜMMÜ SELEME ANNEMİZ: Hadisimizi Ca’de b. Hübeyra’nın torunları vasıtasıyla Hâfız Ibn Ukde ve Semhûdî rivâyet etmektedir (el-Emînî, 1, 17-18)
  10. ABDULLAH B. HANTAB EL-MAHZÛMÎ: Abdullah hadisini oğlu Muttalib kanalıyla Taberânî rivâyet etmektedir (es-Süyûtî’nin “İhyâ’ül-Meyyit” adlı eserinden naklen el-Emînî, I, 49; Şerafuddîn, 50)
    Muttalib sika ve saduk bir râvîdir (ez-Zehebî, IV, 129; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 440 vd, et-Takrîb: II, 260-261 ) Geride kalan râvîlerine vakıf olamadığımız için durumlarını bilemiyoruz. Eğer onlar da sika ise, hadisimizin isnadı sahih olmaktadır.

Ayrıca şu sahâbîlerin de adları ilgili hadisin ravileri olarak geçmektedir:

  1. EBÛ ZERR EL-GIFÂRÎ
  2. ABDULLAH B. ABBÂS
  3. ABDULLAH B. ÖMER
  4. ABDURRAHMAN B. AVF
  5. EBÛ RÂFİ’
  6. ÜMMÜ HÂNİ’
  7. HUZEYFE B. SÂBİT
  8. SEHL B. SA’D ES-SÂIDÎ
  9. ADİY B. HÂTEM
  10. UKBE B. ÂMİR
  11. EBÛ EYYÛB EL-ENSÂRÎ
  12. EBÛ ŞÜRAYH EL-HUZÂ’Î
  13. EBÛ KUDAME EL-ENSÂRÎ
  14. DUMEYRA EL-ESLEMÎ
  15. EBÛ LEYLÂ EL-ENSÂRÎ
  16. EBÜL-HEYSEM B. ET-TEYHÂN
  17. CÜBEYR B. MUT’İM
  18. ENES B. MÂLİK
  19. BERÂ B. ÂZİB
  20. AMR B. ÂS (Tirmizî, Menakib, 32; Ebû Nuaym; el-Emînî, I, 176; Muhammed Cevâd Belâğî, Mecma’ul-Beyân mukaddimesi: 45).

Ehlisünnet âlimlerinden Semhûdî ile İbn Hacer el-Heytemî, “Sekaleyn” hadisinin 20 küsür sahâbî tarafından rivâyet edilmiş olduğunu söylemektedir (el-Münâvî, III, 15; el-Heytemî, 150, 228)
Şu hâlde “Sekaleyn Hadisi” sadece sahih olması bir yana, mütevâtir bir hadistir. Süyûtî ile el-Kettânî’nin ilgili eserlerinde ne tür hadislere “mütevâtir” dedikleri göz önüne alınırsa, hadisimizin mütevâtir olmaya daha öncelikli olduğu görülür. Hem o kadar sahih ve mütevâtir ki, her düşünceden bütün Islâm dünyası ortaklaşa kabul edip kitaplarına alacak derecede şöhretli bir mütevatir rivayettir. Kısacası hadisin, “Kur’an ve ıtretim/Ehl-i beytim” şeklindeki rivayetin Allah’ın Rasûlü’ne (s.a.a) ait olduğunda kuşku yoktur.

“ALLAH’IN KİTABI VE BENİM SÜNNETİM!” RİVÂYETİNE GELİNCE;
Gelen rivayetler arasında şu nakil de zikredilmektedir:
Allah’m Rasûlü (s.a.a) şöyle buyurmuş:
“Size iki şey bırakıyorum; onlara sımsıkı sarıldığınız sürece asla sapmazsınız: Allah’ın Kitabı ve benim sünnetim! Onlar havuz başında bana kavuşana dek birbirlerinden asla ayrılmayacaklar!”
Dikkat edilirse rivayette, “Sekaleyn” hadisindeki “Itretim/Ehl-i Beytim” ifadesi kaldırılıp yerine “sünnetim” getirilmiş ve geri kalan kısım ise adeta aynen kopya edilmiştir.
Bu rivâyetin hangi sahâbîlere isnad edildiğine ve hadisin ravi durumuna bakalım:

  1. ABDULLAH B. ABBÂS: “…İsmâîl b. Ebî Üveys – babası Ebû Üveys – Sevr b. Zeyd ed-Diî – Ikrime – İbn Abbâs” kanalıyla Hâkim (I, 93) ile İbn Hazm (el-lhkâm, II, 251) rivâyet etmektedir.
    Ikrime güvenilir olmayan, kendinden rivayet alınamayacak biridir. Çünkü:
    Ikrime, her ne kadar Buhârî’nin çok güvendiği; onun için de hadislerine bolca yer verdiği bir râvî ise de, cerh ve ta’dil açısından son derece sabıkalı olduğu, aşağıda belirttiğimiz Ehlisünnet hadis ve tarih ulemasının teşhisleriyle sabittir. İkrime, Hz. Ali’ye kılıç çeken ve tekfir eden Haricilerdendir. Hatta ez-Zehebî’nin de belirttiği gibi, Hâricî olduğu için kendisinin dışında tüm müslümanları tekfir eden birisidir.
    Çoğu sahih senedlerle rivâyet edildiğine göre, Abdullah b. Abbâs’ın oğlu Ali, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Ömer’in azatlısı Nâfi’, Saîd b. Müseyyeb, Atâ b. Ebî Rebâh, Tavus b. Keysân, Muhammed b. Sîrîn, Muhammed b. Abdirrahmân b. Ebî Zi’b, Yahyâ b. Saîd el-Ensârî, Mücâhid b. Cebr, Süleymân b. Tarhân et-Teymî, Yûnus b. Cübeyr el-Basrî, İbn Sa’d ve benzerleri, Ikrime’yi “yalancılık”la, “zayıflık”la ve “huccet olmamak”la cerh etmişler; Ahmed b. Hanbel ise Ikrime’nin valilerden hediyeler (!) aldığını söylemektedir (İbn Sa’d, V, 287-293; ez-Zehebî, III, 93-97; İbn Hacer, et-Tehzîb: IV, 161 vd; el-Aynî, I, 8, II, 11; Şerafuddîn, Kur’ân’da Ehl-i Beyt/Hz. Fâtıma: 31-35).
    Kısaca, Ikrime’nin güvenilir olmadığı hususunda ittifak vardır (İbn Sa’d, VII, 373; ez-Zehebî, IV, 173-175; İbn Hacer, et-Tehzîb: V, 504 vd; et-Taqrîb: II, 277; Şerafuddîn, Kur’ân’da Ehl-i Beyt/Hz. Fâtıma: 35-36).
    Ebû Üveys Abdullah el-Medenî ise Müslim’in râvîleri arasında yer almakta; Ahmed b. Hanbel, Ibn Maîn, İmam Nesai, Ali b. el-Medînî ve Ebû Hâtim ise kendisini “büyük oranda hafıza zayıflığı” sebebiyle zayıf saymaktadırlar (ez-Zehebî, II, 450; İbn Hacer, et-Tehzîb: III, 173-174, et-Takrîb: I, 402)
    Oğlu İsmâîl’e gelince; bu da Buhârî ile Müslim’in en çok eleştirilen râvîlerinden birisidir. Yahyâ “saduk ama aklı zayıf, kendisi pek sağlam değil”, “0 ve babası başkalarına ait hadisleri çalarlardı!” ve bir defasında da “İsmâîl iki kuruş etmez!” diyerek kişiliğine ve hadis alanındaki durumuna dikkat çekmektedir. Ebû Hâtim onun için “gâfil!”, İmam Nesai “zayıf” bir râvî olduğunu söylemekte; Dârakutnî ise “sahih hadis için onu tercih etmem!” diyerek ondan gelen rivâyetlerin sahih olamayacağını ifade etmektedir. Nadr b. Seleme el-Mervezî ise “kezzâb = çok yalancı” demektedir. Daha ilginç olan ise, İmam Nesaî, sahih isnadla rivâyetine göre, “hadis uydurduğunu” bizzat kendisi itiraf etmektedir (ez-Zehebî, I, 222-223; İbn Hacer, et-Tehzîb: I, 255-257, et-Takrîb: I, 83; el-Aynî, I, 8,192; el-Emînî, VIII, 35).
    Böyle bir isnadla gelen bir rivâyete ne kadar “sahih” deyip mütevatir derecesinde sahih olarak gelen hadislerdeki “Itretim /Ehl-i beytim” ilanını bir tarafa koyacağız?!
  2. EBÛ HÜREYRE: Sâlih b. Mûsa et-Talahî’den itibaren değişik yollardan Hâkim (I, 93), Hatîb el-Bağdâdî (el-Fakîh: I, 94), Dârakutnî (el-Münâvî, III, 444) ve İbn Hazm (el-İhkâm, II, 251) rivâyet etmektedir.
    Senedinde bulunan Sâlih ittifakla zayıf ve metruk bir râvîdir (ez-Zehebî, II, 301-302; İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 535, et-Takrîb: I, 347). Dolayısıyla bu rivâyet de zayıftır.
  3. AMR B. AVF EL-MÜZENÎ: “Kesîr b. Abdillâh el-Müzenî – babası Abdullah – babası Amr” kanalıyla İbn Abdilberr rivâyet etmektedir (es-Süyûtî, Tenvîr’ul-Havâlik: III, 93).
    Kesîr zayıf, metruk ve hatta yalancı bir râvîdir. Kendisine güvenen tek bir kişi yoktur (İbn Sa’d, V, 412; ez-Zehebî, III, 406-408; İbn Hacer, et-Takrîb: II, 141) Dolayısıyla bu rivâyet de tamamen asılsız, uydurmadır.
  4. EBÛ SAÎD EL-HUDRÎ: “Şuayb b. İbrâhîm et-Teymî – Seyf b. Ömer et-Temîmî – Ebân b. İshâk el-Esedî – Sabbâh b. Muhammed el-Becelî – Ebû Hâzim Selmân el-Eşce’î – Ebû Saîd” kanalıyla Hatîb el-Bağdâdî (el-Fakîh: I, 94), Ibn Muzaffer ve Ibn Ebid-dünyâ (el-Hey-temî, es-Savâik: 126) rivâyet etmektedir.
    Şuayb, tamamen meçhul ve durumu belirsiz bir kişidir. Seyf b. Ömer’den gelen rivâyetlerde adı sıkça geçtiği için Seyf ile kafadar birisi olarak görülmektedir (ez-Zehebî, II, 275; el-Emînî, VIII, 140)
    Seyf ise apayrı bir alemdir. Seyf için İbn Maîn “zayıf”, “bir pul / kuruş on-dan daha değerli!” diyor. Ebû Dâvûd “hiçbir değeri yok; üstelik çok yalan söyleyen birisi”; İmam Nesaî ile Ibn Sekn “zayıf”; Ebû Hâtim, Dârekutnî ve el-Heysemî “metruk (hadisçilerin ter kettiği ya da hadisi terk edilmesi gereken) birisi”; Abdullah b. Nümeyr “hadis uydururdu”; Ibn Adiy “bütün hadisleri münker”; Ibn Hıbbân “zındıklıkla itham edilmiştir”, “sika râvîlerin ağzından hadis uydurur”; Hakim “zındıklıkla itham edilmiştir; dolayısıyla rivâyetlerine itibar edilmez”; es-Süyûtî “çok hadis uyduran birisi”; Ibn Hacer de “zayıf ve metruk bir râvî”… diyerek Seyf’in hadisteki vahim vaziyetine dikkat çekmektedirler. Kütüb-ü sitte müelliflerinden yalnızca Tirmizî, Seyf’ten gelen rivâyetlere yer vermiş; ama o bile rivâyetinin hemen ardından “bu münker bir hadis!” diyerek onun hadis ve rivâyetlerine asla güvenilemeyeceğine işaret etmektedir (ez-Zehebî, II, 255-256; İbn Hacer, el-İsâbe: III, 239, IV, 175, et-Tehzîb: II, 466-467; el-Münâvî, I, 359; el-Kevserî, el-Makâlât: 562; el-Emînî, VIII, 84-85; Murtazâ el-Askerî, Abdul-lâh b. Sebe Masalı: 50-51)
    Seyf’in, kendi devrinde “Sekaleyn” hadisinden rahatsız olanların içine su serpmek için bu rivâyeti uydurmuş olması da muhtemeldir.
    Râvîlerinden Sabbâh da zayıf, hatta hadis uydurduğu söylenen biridir (ez-Zehebî, II, 306; İbn Hacer, et-Tehzîb: II, 537, et-Takrîb: I, 348)
    Şu hâlde Ebû Saîd el-Hudrî’ye izafe edilen bu rivâyet de düzmece bir rivayettir.
    Her halde bu yüzden olacak ki, İmam Mâlik, el-Muvatta’ adlı eserinde: “Bana ulaştığına göre Allah’ın Rasûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor…” (Kader, 3) diyerek, bu rivâyete senetsiz olarak yer vermektedir.
    Böylesi uydurma rivayet zincirleriyle gelen bir nakili, mütevatir derecesinde sahih olarak gelen “Itretim/Ehl-i beytim” hadisine denk kabul etmek ilme, irfana, hikmete uygun olmasa gerektir.